Sokak köpekleri ile ilgili yasal düzenleme öncesinde yaşananlar gündemin en mühim maddesi haline geldi. Bundan dolayı Okur Mektupları için cumartesi gününü beklemeyip okurlarımın bu mevzu hakkında görüşlerine bugün yer vermeyi daha uygun buldum.

MAMA LOBİSİ

“Yazınızı gönülden destekliyorum. En doğru olanı yazmışsınız. Mama sektörü ve trolleri çıkarlarına oldukça dokunduğu için ortama daldılar. İnşallah devletimiz onların sanal baskılarına meydan tanımaz. Kedisine, köpeğine sahiplenen evinde baksın. Çiftliklerde ıslahı mümkün olmayanlar da uyutulsun. Rabbim dünyayı insanoğlu için var etmiştir. İnsan yaşamına risk oluşturan her şeye ülke yönetimlerince ayar getirilmeli. Adamlar hormonlu mamalar ile kedi köpeğin üremesine bile tesir ederek doğum sayılarını arttırdılar. Evinde bir tas çorba kaynatamayan ailelere yardımı akıllarına getirmeyenler, kedi köpeğe sokaklar dolusu mama dağıtıyor. Anlamıyorum bu insanları. Bakacaksan al evine, bahçene, bak. Sokağa salıp da insan yaşamını riske sokma. Hükümetimizin yasa teklifini destekliyorum. İnşallah içinde boşluk olan bir yasa olmaz. Saygılarımla.” (Şenol İrfan)

“Yüksel Bey, sayılarının 10 milyon civarında olduğu tahmin edilen sokak köpeklerinin ne kadar büyüklükte ve kaç tane barınağa sığdırılacağını tahmin ediyorsunuz?” (Ekrem Erol)

SİYASİ İSTİSMAR

“Yüksel Bey’ciğim; başıboş köpeklerin problemi neredeyse ülkenin en büyük sorunları içinde ilk sıraya yerleşmiştir. Bu problemi belediyelerin şimdiye kadar çözmüş olması gerekirdi. Fakat bu mevzuda lüzumlu adımları atamadılar. Hayvan sever lobiler (Aslına bakarsak köpek sever lobiler demeliyiz) bu mevzuda oldukça etken ve duyarlılar. Üstelik organik seçmen olarak yetkililer üstünde büyük tesirleri var. Artık bu problem iktidarın üstüne yıkılmıştır. İktidar bu problemi acil olarak çözüme kavuşturmalıdır. Durum o şekilde bir hale geldi ki; her türlü istismar, çarpıtma ve algıya açık oldu. Kedi-köpek yaşamı, insan hayatından mühim hale geldi. (Öteki canlıların -tavuk gibi- yaşamı mühim değil) Bence bu işin arka planında mama lobisi var. Bu saatten sonrasında yapılacak şey belli: Sokak köpeklerini uyutmak fakat bunu yapmak için kuvvetli bir irade ve kararlılık lazım. Bedeli ne olursa olsun bunu göze alacak yetkili gerekir. Saygılarımla.

NOT: Bir kedi-köpek için dünyayı ayağa kaldıranların Gazze’de ölenler için büyük bir duyarsızlık içinde olmaları da ayrı bir garabet.” (Ali Uygur)

AH MUZAFFER!..

“Sayın Aytuğ, bugünkü yazınızı okudum. Başıboş köpekler hakkında tepki almamak için hem şişirilmiş, hem de kebabı yakmayan bir yazı kaleme almışsınız. Her tırsak şeklinde ‘Evimde 2 sokakta 12 tane hayvana bakıyorum’ demişsiniz. Sıkıysa sokakta baktıklarını da evine al. Hele 5 köpeğin çete haline gelmediğinden bir güvenilir ol bakalım. Bir de, sahilde hepimiz yürür iyi mi olsa. ‘Köpeksiz köyde değneksiz dolaşırsın’ sıkıysa bir de oranın orman tarafında yürü. Şimdi kurban zamanı, sürüsünü pazara getirenler giderken o eşek kadar köpekleri İstanbul’a armağan bırakacaklar. Sizler köşe yazarı ve kısmen kanaat önderi sayılırsınız. İnsanı ve insan yaşamını ön plana alamayanlar yalnız siyonistlerdir. Onlara özenmeyin vesselam….” (Muzaffer)

İKİ KELÂMIM VAR

Ötekiler her neyse de, soyadını yazma cesareti bile bulamayan “Muzaffer” kişisine iki kelâm etmek farz oldu.

Ilk olarak buraya aldığım her görüş, o fikri desteklediğim anlamına gelmiyor. Maksadım, mevzu hakkında değişik düşüncelerden bir kamuoyu yelpazesi oluşturmak.

“Muzaffer” kişisine erişince: Ölürdüm de sokaktaki gariban hayvanları beslediğim için siyonist olmakla suçlanacağım aklıma gelmezdi. Bu çıkarım için ne kullandığını merak ettim doğrusu… Bir de hayvan satıcılarının dev gibi köpeklerini İstanbul’da bırakıp gidecekleri şeklinde şahane bir düşünce daha ileri sürmüş. Git bir sürü sahibinin yanına, onun gözü şeklinde bakmış olduğu kangalını, akbaşını, çatal burnunu almak iste. Bakalım parayla verecek mi?

Gelelim bizim mahalledeki 5 tane Çomar’ın çete olup olmadığına… Kimi zaman hep birlikte beyaz kamyonetlere havladıkları oluyor, o vasıta onlarda iyi mi bir hatıra bıraktıysa artık? Fakat bu eylemleri “örgütlü suça” girer mi onu da uzman Muzaffer’e bırakıyorum.

Ne diyeyim, Tanrı’ın sessiz kullarıyla cenginde Rabbim “Muzafferiyet” nasip etmesin inşallah…

Yapma Ebrar!

Hanım Voleybol Ulusal Takımımız ABD’ye giderken bazıları yok yere THY’yi toplumsal medyada linç etti. Sebebi Ebrar Karakurt ve bazı ekip arkadaşlarının tayyare içinden yaptıkları paylaşımlarla THY’yi hedef göstermesiydi. Sanki THY onları hususi tayyare yerine Iktisat sınıfında uçurmuştu.

Oysa bu, Voleybol Federasyonu’nun tercihi ya da organizasyon beceriksizliğiydi. Ebrar ve arkadaşları yanlarında bulunan yöneticilere sorup, gerçeği öğreneceklerine, direkt THY’yi suçlayarak voleybol lisanında “diziliş hatası” yaptılar.

Evet, Filenin Sultanları canımız, ciğerimiz. Fakat THY de göklerdeki gururumuz. Hiçbirinin zarar görmesine gönlümüz razı olmaz…

Gaf’let kürsüsü

Plakası belli olan bu vahşiyi sokaktan toplayıp, uyutmak isteyen kaç şahıs var?

Zap’tiye

Senelerce elektrik faturamızdan TRT oranı kesildi. Birkaç yıl da sokak hayvanları için barınak parası kesilse ne olur?

Ne demiş?

“Kerem Bürsin eski aşkı Serenay Sarıkaya’nın eski aşkı Çağatay Ulusoy’a övgüler yağdırdı.” (Pazar Sürprizi’nde magazin aşklarının iyi mi ışık hızıyla eskidiğini belgeleyen bir cümle)