Bir sabah telefonum çaldı. Arayan dostum, coşku dolu bir sesle, “Gözlerimi seninle aynı renk yaptırdım!” dedi. İlk düşüncem, mavi lens takmış olabileceği yönündeydi. Fakat konuşmanın devamında öğrendim ki, dostum göz rengini değiştirebilmek için ciddi bir ameliyat geçirmiş. Evet yanlış duymadınız göz rengini değişiklik yapma ameliyatı. Bu yeni trend beni şaşkına çevirdi. Burun estetiği, botoks, dudak dolgusu derken şimdi de göz rengini değişiklik yapmak mi moda oldu diye düşünmeye başladım. Araştırmalarım sonucu öğrendim ki, bu operasyon körlüğe kadar varan ciddi komplikasyonlara yol açabiliyormuş zira kullanılan boya, gözün içine enjekte ediliyormuş.

Daha neler göreceğiz, daha neler duyacağız? İnsanların uğruna sağlıklarını riske attıkları bu güzellik trendleri hakkaten de çılgınlık boyutuna ulaştı. Arkadaşımın bu cesaretine mi şaşırmalıyım yoksa göz sağlığını bu kadar kolay tehlikeye atmasına mı bilemiyorum. Günümüzde toplumsal medya, mükemmeliyet algısını körüklüyor. Hepimiz kusursuz olma ardında. Sadece bu uğurda yapılanlar hakkaten değiyor mu? Göz renginizi değiştirdiğinizde, yeni gözlerinizle dünyayı daha değişik mı görmüş olacaksınız? Yoksa gözlerinizi riske atıp, sonunda pişman mı olacaksınız? Aman diyelim her trende uymayın.

YİNE BİR MÜZE SKANDALI!

Gün geçmiyor ki sanat dünyasında yeni bir skandal yaşanmasın. Bu hafta Sultan1966 ismiyle internette zamanı eserleri satan eski müze çalışanı İngiltere’nin gündemindeydi. Niçin derseniz, kıdemli küratör Peter Higgs, 30 senedir çalmış olduğu British Museum tarafınca bazı eserleri çalmak, eritmek, satmak ve onlara zarar vermekle suçlanıyor.

Higgs, Bodrum’da bulunan Helenistik döneme ilişik eserlere ilişkin kitap yazdığı için Bodrum1966’lı bir e-mail adresi de kullanmış. FBI, British Museum’a ilişik olduğu kabul edilen yüzlerce eserin ABD’li alıcılara satışı hakkında bir soruşturma yürütüyor. Higgs’in, British Museum’a ilişik fazlaca sayıda eseri 10 yıl süresince bir platformdan sattığı, Higgs’in de sultan1966 hesabının kendisine ilişik bulunduğunu kabul ettiğini belirtiliyor.

ÇAĞIN SORUNU: KÜRESEL VİCDAN

Yaşadığımız çağda küresel vicdan eksikliği giderek artıyor, derin bir etik krizin eşiğindeyiz hissi bir tek ben de mi var diye düşünürken toplumsal medya bu dediklerimi hep doğruluyor. Savaşın, çocuk ölümlerinin ve yaygın kayıtsızlığın normalleşmesi, bu derin krizin en ciddi belirtileridir. Mesela bu hafta Azra Kohen’in Filistinlilerin çocuklarını bile bile bombaların altına koyduklarını iddia eden tartışmalı açıklaması, insanlık dışı olmanın ötesinde, çatışmanın acı gerçeklerini göz ardı etti. Bir harp var ve anne babalar, çocuğunu bilerek tehlikeye atıyor o şekilde mi? Bebekler ölüyor ve sorumlular aileler mi? Somut bir kanıt var mı? Bu soruları araştırdığımda o şekilde bir veri de yok peki bu dezenformasyon niçin? Akıl tutulması ve küresel vicdan eksikliği içinde bir yerden yorum yapmak olsa gerek. Sevgili Kohen’e birilerinin acilen, dünya üstündeki en acil ihtiyacın, küresel bir vicdana haiz olmak bulunduğunu anlatması gerek. İnsanlık, sınırları aşan, kültürel ve coğrafi farkları gözetmeksizin herkesi kapsayan bir mesuliyet duygusunu benimsemek zorundadır. Bu sorumluluğu üstüne almak, bir tek bireysel değil, kolektif bir eylemdir ve sadece bu şekilde dünya daha yaşanabilir, barışçıl ve ümit dolu bir yer haline gelebilir. Küresel vicdanın egemen olduğu bir dünya, dünden daha adil ve yarınlara umutla bakabilen bir cemiyet yaratacaktır. Dilerim eksikliğini hissetmediğiniz küresel vicdanınızı bularak sebep olduğunuz dezenformasyona bir son verirsiniz.