Sömestir tatili biteli oldukça oldu fakat Uludağ’da yoğunluk devam ediyor.

Geçtiğimiz hafta sonu tatilcilere günü birlikçiler de eklenince Uludağ’da ‘Skipass’ izdihamı yaşanmış, iyi mi?

‘Skipass’ nedir bilmeyenler için açıklayalım;

Dağda kayak yapanlar başlangıç noktaları olan yüksek bölgelerdeki pistlere ulaşım için genel adı ile lift olarak tabir edilen Telesiyej, Teleski (T-Bar) ,Teleferik şeklinde değişik ulaşım araçları kullanılmaktadır.

Skipass ise bu ulaşım araçlarına binebilmek için lüzumlu olan bilete/karta verilen isimdir.

Uludağ’da günlük skipass bilet fiyatı ise online alırsanız 850, tesiste kasadan alırsanız 950 TL.

Skipass’ı genel anlamda kayak ekibi olanlar kullanır.

Devletimizde kayak ekibi tutarları averaj 15.000-20.000 TL.

Kayak ekibi kiralama fiyatı ise 800 TL’den başlıyor. Doğal kaskın, botun, gözlüğün, kayak ya da board’un kalitesine nazaran fiyatlar değişiyor.

Ulaşımı, yeme içmesi vs. Uludağ’da günlük kayak yapmanın maliyeti oldukça yüksek. Fakat bu yüksek maliyete karşın ‘skipass’ kuyruğu yaşanmış.

Telefon satın alma kuyruklarına bir de ‘skipass’ kuyruğu eklendi! Elbet ‘skipass’ kuyruğundan ekonomik çözümleme yapmayı doğru bulmuyorum fakat yurttaş yapıyor!

İşte toplumsal medyada Uludağ’daki ‘skipass’ kuyruğu için meydana getirilen yorumlardan bazıları:

“Yağ tüp su kuyruklarından skipass kuyruklarına…”

“Bir de ekonomik kriz var diyorlar.”

“Hani para yoktu?”

“O denli fakirim ki skipass’ın ne demek bulunduğunu bile bilmiyorum.”

***


BU KASABADA TELEFON YASAK!

Geçtiğimiz hafta Fransa’da Seine-Port nahiyesinde meydana getirilen referandum sonucu kamusal alanlarda cep telefonu kullanımı yasaklandı.

Buna nazaran halk, kasaba sokaklarında, mağazalarda, kuaförlerde yada parklarda akıllı telefon kullanamayacak.

Kafe ve restoranlarda yiyecek yerken, çocuklarını okul önünde beklerken cep telefonlarıyla zaman geçiremeyecek.

Kasaba sokaklarında kaybolanların ise telefonlardaki haritaları kullanmak yerine öteki insanlardan yol tarifi istemesi gerekecek.

“Yok, artık” dediğinizi duyar gibiyim. Aslen Fransa’da akıllı telefonlara karşı ulusal bir yasa bulunmaması sebebiyle söz mevzusu yönetmeliğin bir bağlayıcılığı yok.

Şu demek oluyor ki polis kamusal alanda telefon kullananlara ceza kesmeyecek.

Şu demek oluyor ki belediyenin sonucu simgesel.

Amaç toplumsal yaşamı korumak, insanları telefon bağımlılığına (Nomofobi) karşı harekete geçirmek.

Son dönemde telefon bağımlılığıyla ilgili birçok yazı, yorum çıkıyor. Kime sorsanız telefon bağımlılığından şikayetçi fakat her şey lafta kalıyor! Ekrana bakma süresi hızla artıyor.

Araştırmalar dünya genelinde insanların günde averaj 6 saat 37 dakika ekran başlangıcında (telefon, bilgisayar, TV vs.) kaldığını gösteriyor.

Averaj olarak insanoğlu günde 16 saat ile 18 saat uyanık kalıyor ve günlerinin yüzde 35 ila 40’ından fazlasını ekranlara bakarak geçiriyor.

Türkiye’de bu oran dünya averajının üstünde tam 7 saat 24 dakika! Türkiye, uyanık olduğu saatlerin yüzde 26,31’inde zamanını telefon ekranına bakarak geçiriyor. Bu oran bizi 10. sıraya koyuyor. Aynı şekilde Türkiye, toplumsal medyada yüzde 17,21 ile en oldukça vakit harcayan 10. ülke.

Klişe bir benzetme olacak fakat ‘Matrix’ filmindeki şeklinde sanki kablolarla ekranlara bağlı bir halde yaşıyoruz!

Elbet telefonsuz da olmuyor. Birçok işimizi telefondan yapıyoruz fakat aslolan çekince telefonun insanlarla olan sosyalleşmesinin yerini alması!

O yüzden Seine-Port nahiyesinin sonucu simgesel de olsa telefon bağımlılığına karşı farkındalık yaratması açısından oldukça mühim. Yakın gelecekte bu simgesel kararın gerçeğe dönüştüğünü göreceğimizi tahmin ediyorum!

***


TELEFON BAĞIMLISI MISINIZ?

Telefon bağımlılığı (Nomofobi), normalden daha yoğun olarak telefon kullanımı sonucunda ortaya çıkan bir tür dürtü denetim bozukluğu olarak kabul ediliyor.

Peki, kendinize “Telefon bağımlısı mıyım” diye sorduğunuzda yanıtınız ne oluyor?

Çoğumuz telefon bağımlısı olduğumuzu kabul etmiyoruz. Hatta bunun bilincinde bile değiliz.

Telefon bağımlısı olup olmadığınıza karar vermek istiyorsanız uzmanların sıraladığı şu emarelere bakmanızı tavsiye ederim:

Sık sık telefonu denetim etme ihtiyacı.

Öteki insanlarla karşılaştırıldığında uzun süre telefon kullanımı.

Telefonsuz kalındığında yoksunluk emareleri gösterme, sinirlenme, hayata küsme.

Telefondan yoksun kalındığında kimi vakit mide bulantısı, baş ağrısı ve baş dönmesi hissi.

Toplumsal hayata karışmaktan kaçınma.

Telefonla meydana getirilen eylemler sebebiyle iş ve okul veriminde düşüklük.

Karşı karşıya görüşme yerine telefonla iletişimin tercih edilmesi.

Telefonla fazla vakit geçirilmesi sebebiyle uyku ve yeme düzeninde bozukluklar.

Karşı karşıya görüşmelerde bile göz teması oluşturmak ve söyleşi etmek yerine telefona bakma.

Gezi esnasında, yiyecek yerken, uyumadan ilkin ve uyandıktan derhal sonrasında telefona bakma.

Zor dönemlerden geçerken çareyi uzun soluklu telefon kullanımında arama.

Eğer bu belirtilerden bazıları sizde var ise telefon bağımlısı olma ihtimaliniz yüksek anlama gelir!

***


KENDİ ÇOCUKLARINA YASAK!

Hadi biz yetişkinler telefonsuz yapamıyoruz! Ya çocuklarımız? Onlar doğuştan bağımlı oldular değil mi?

Yeşilay’a nazaran “Her gün; 3-6 yaş arası evlatların 30 dakika, ilköğretim çağına gelmiş evlatların 45 dakika, ortaöğretim öğrencilerinin günde 1 saat, lise çağına gelmiş gençlerin ise 2 saat ekranla, teknolojik araçla zaman geçirmesi en doğru yol.” İnternet, GSM ve akıllı telefon şeklinde teknoloji devlerinin yöneticilerinin genel anlamda çocuklarına telefon kullanımını belli bir yaşa kadar yasakladıklarını, hatta onları telefonun yasak olduğu okullara gönderdiklerini duymuşsunuzdur!

Ekrana bakma oranı en düşük ülke ise Japonya! Japonlar uyanık oldukları saatin yalnız yüzde 21,7’sinde ekrana bakıyorlar.

İnsanları bağımlı icra eden teknolojiyi üretiyorlar fakat kendilerini ve çocuklarını koruyorlar! Bilgili üretici bu olsa gerek!

Tüketicilerin ise bilinçsiz bağımlı olmaları için her şeyi yapıyorlar!