Sn. Emine Erdoğan hanımefendinin himayelerinde gerçekleşen, “Asırlık Tatların Buluşma Noktası: Yedi Bölgede Türk Mutfağı” Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde sergilendi.

Ben de sergiyi bizzat gezme şerefine nail oldum. Ilk olarak hem görsel, hem kültürel bir şölen olan serginin beni fazlaca etkilediğini söyleyebilirim.

Türk mutfağı, hem yiyecek çeşitliliği hem de bölgesel lezzet zenginliği ile dünyanın en oldukca tercih edilen mutfaklarından biridir.

Türkiye, kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına birçok bölgesel yemeğe ev sahipliği yapmaktadır.

Bölgesel lezzetler, bağlı oldukları kültürün mühim bir parçası olması sebebiyle ve bölge kültürünün ünü için mühim bir yere haizdir.

YÖRESEL LEZZETLER

Bölgesel lezzetlerin gezim ürünü olarak kullanılması, ülkelerin mahalli kültürel miraslarını korumakta ve evrensel hale getirmektedir. Böylece bahsedilen gezim ürününe ilişkin destinasyon, turistlerin gezi planlarında yer alabilmektedir.

Ek olarak bölgesel lezzetler bölge ekonomisine de katkı sağlamaktadır.

Bölgesel ürün, belirli bir coğrafi alana haiz bir yörede yaşayan insan topluluğunun, tarih süresince fiziki ve biyolojik çevre ile beşerî faktörler arasındaki ilişkiden meydana gelen entelektüel bir üretim becerisi geliştirme fikrine dayanmaktadır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan hanımefendinin konuşmasında beni en etkileyen sözlerden birisi, Türk mutfağı, emekle sabır birleştiğinde ortaya çıkan mucizenin adıdır. sözü oldu.

Toprağın, üstünde yaşayan insanlarla ve öteki faktörlerle olan bu ilişkileri, belli bir yöreye ilişkin karakteristik ve kaliteli ürünlerinin bölgesel ürünler olarak adlandırmasına olanak elde etmiştir.

Geleneksel yiyecek kültürü, toplumları tanımlayıcı bir kimlik olarak düşünülmektedir, zira toplumlar, yaşadıkları coğrafyanın kültürel özelliklerine uyumlu olarak ilk çağlardan bugüne dek geçen vakit içinde yeme içme ile ilgili bazı kurallar oluşturarak kendilerine özgü beslenme ve mutfak kültürü meydana getirmişlerdir.

Bölgesel mutfak; bölgesel yiyecek, bölgesel yiyecek ve bölgesel gıdayı da içinde bulunduran bir kavram olmasından dolayı birbirinden ayrı düşünülmemesi gerekmektedir.

Türk Mutfağı Haftası kapsamında yurtiçi ve yurtdışında birçok etkinlik düzenleniyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki etkinlikte Türkiyenin 7 bölgesinin kültürel mirası ve mutfak kültürü sergilendi Etkinliğin fuaye alanında ise ek olarak, mensup oldukları yörede kültür, gezim ve iktisat benzer biçimde pek oldukca alana tesir ederek katma kıymet yaratan Avrupa Birliği tescilli 21 coğrafi işaretli ürünün yer almış olduğu stantları da ziyaret etme fırsatı buldum.

Bu stantlarda Gaziantep baklavası, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Aydın kestanesi, Milas zeytinyağı, Bayramiç beyazı, Taşköprü sarımsağı, Giresun tombul fındığı, Antakya künefesi, Suruç narı, Çağlayancerit cevizi, Gemlik zeytini, Edremit zeytinyağı, Milas yağlı zeytin, Ayaş domatesi, Edremit körfezi yeşil çizik zeytini, Maraş tarhanası ve Ezine peyniri de yer aldı.

Ek olarak geçmişten geleceğe miras bırakılan ata tohumları da etkinlikte sergilendi.

AVRUPA BİRLİĞİ TESCİLLİ BAZI ÜRÜNLERİMİZ

ANTEP BAKLAVASI

“Antep Baklavası” geleneksel Türk mutfağına ilişkin bir tatlıdır. Gaziantep’te babadan oğla, ustadan çırağa öğretilerek, üretim şekli ve lezzeti ile ev yapımı baklavalardan farklılaşmıştır. Ürün oldukca ince hamur harcı katmanları arasına fıstık ve kaymak konularak pişirilip, üstüne şerbet ilave edilmek suretiyle elde edilmiş tatlıdır.

AYDIN İNCİRİ

Aydın İncirinin ayırt edici özelliklerini etkileyen mühim faktörlerden birisi olgunlaşma ve kurutma döneminde esen hakim rüzgarlardır. Binlerce senedir coğrafi sınırda yetiştirilmekte olan Aydın İncirinin hasadı ve kurutulması, asırlardır geleneksel yöntemlerle yapılır.

MALATYA KAYISISI

Günümüzden 5000 yıl benzer biçimde oldukca uzun bir vakit ilkin kayısı Malatya bölgesinde bilinmektedir ve tarımı yapılmış bir meyvedir. Büyük İskender’in seferleri esnasında, kayısı M.Ö. IV’yy’da Anadolu’ya getirilmiş yetişmesi için uygun iklim ve toprakları Anadolu’da bulunduğundan Anadolu kayısının vatanı haline gelmiştir.

MİLAS YAĞLI ZEYTİNİ VE ZEYTİNYAĞI

İlkçağlardan günümüze kadar, Milas’ta zeytin, en temel geçim deposu olmuştur. Zeytinler Milas’ta oldukca geniş bir alanı kaplar. Günümüzden geriye doğru, tarih içinde bir seyahat yaparsak, Milas’ta insan yaşamının tespit edilmiş olduğu tarih öncesi dönemde de zeytin ağaçlarının varlığına rastlanmıştır. Zeytincilik daima Milas ekonomisinin ve insan geçiminin temelini oluşturan bir unsur olmuştur. “Milas’ın dağlarından yağ, ovalarından bal akar” veciz sözünün bir yanını zeytincilik, öteki yanını da arıcılık oluşturur. Her ikisi de tarih süresince Milaslılar’ın mühim geçim deposudur.

BAYRAMİÇ BEYAZI

Bayramiç beyazı, Çanakkale’nin Bayramiç ilçesinde yetişen endemik bir meyvedir. Beyaz bir nektarin çeşidi olan bu meyve, coğrafi işaret tescili ile koruma altına alınmıştır. Bayramiç beyazı, tohumdan yetiştirilir ve 3 dönemde hasat edilir. C vitamini deposu olan bu meyve, sindirim sistemine iyi gelir ve antioksidanlarla doludur.

GİRESUN FINDIĞI

Fındık meyvesi oldukca eski devirlerde insanoğlu tarafınca yenilmiş ve gıda kıymeti takdir edilmiştir.

Kendine özgü tat ve lezzeti, pişmeden yada kavrulup yendiğinde damakta bıraktığı aroması ve tadı Giresun Tombul Fındığını öteki fındık çeşitlerinden ayıran özellikleridir. Kahverengi, parlak, loblu ve ucu hafifçe tüylüdür.

ANTAKYA KÜNEFESİ

Uzun seneler ilkin Künefe’nin kadayıfını dökmeyi bilen Uzun Çarşı esnafının Kadayıfı inceltmesi, günlük olarak çarşıya inen Hatay Tuzsuz peynirinin değerlendirilmeye başlanması kim bilir Efsaneleşmiş Hatay Künefesini o anda Ortadoğu kadayıflı tatlılarından kopararak yeni bir isim, yeni bir tanım ve ince dokunuşlarla doğumuna niçin olmuştur. Zira bir tek tuzsuz lor peyniri, süt kesikleri ile meydana getirilen Ortadoğu kadayıf tatlıları bu Tuzsuz Peynir özelliğine erişememiştir. Yörenin bu tatlısı İlk olarak Antakya Kadayıfı, Antakya Künefesi olarak adlandırılmıştır.

SURUÇ NARI

Bu iri ve orta boylardaki meyve, ince ve elastik kabuğu, sarımsı kabuk rengi ve tatlı-ekşi aromasıyla Türkiye’de yetişen öteki narlardan ayrılmaktadır.

Tadından dolayı ise çoğu zaman sofralık nar olarak tüketilmektedir. Suruç Narı’nın bölgeye Babil bahçelerinden getirildiğine inanılıyor. Bu narın gen deposu Şanlıurfa’nın Suruç ilçesi olduğundan bölgede yüzyıllardır üretimi sürdürülüyor.

TAŞKÖPRÜ SARIMSAĞI

Taşköprü sarımsağı, öteki sarımsak örnekleriyle karşılaştırıldığında, üstün özellikler göstermektedir.

İçerdiği demir, kükürt, magnezyum, potasyum ve aroma bakımından en yüksek değerlere haizdir. Kalite açısından dünyanın bir numaralı sarımsağı olarak kabul edilmektedir. Mühim bir antioksidan maddesi olan selenyum yeteri oranda içermesi Taşköprü sarımsağını rakipsiz kılmaktadır.

MARAŞ TARHANASI

Maraş tarhanasının ortaya çıkışı 16.yy başlangıcında Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han dönemine aittir. Dulkadiroğlu beyliği zamanında Yavuz Sultan Selim, Mısır seferi çıkmadan ilkin ordunun gereksinimleri için hazırlıklara adım atmıştır.

Kabuğu soyulmuş döğmenin pilav şeklinde pişirilip soğutulduktan sonrasında yoğurtla karıştırılıp kurutulmasıyla elde edilmiş Maraş tarhanası, dayanaklılığı dolayısıyla gerekseme anında kolayca tüketilebiliyor.

EZİNE PEYNİRİ

Lezzeti ile Dünyaya yayılan Ezine peynirinin en mühim farkı, yalnızca Kaz Dağları’nın belirli yörelerinde naturel kaynaklarla beslenmiş inek, koyun ya da keçilerden elde edilmiş sütlerin karıştırılmasıyla üretilmesidir. Standardını ve lezzetini hususi olarak yetiştirilen hayvanların sütünden alan Ezine peyniri geleneksel üretim koşulları yardımıyla halen orijinal lezzetini korumaktadır.