Gün geçmiyor ki kültür ve sanat dünyası, politik ve toplumsal çatışmaların odak noktası olmasın. Geçtiğimiz günlerde tartışmalarla son kabul eden Berlin Film Festivali’nden sonrasında bu kez de Venedik Bienali 60. Internasyonal Sanat Sergisi gündemde… Filistin ve İsrail arasındaki gerilim artık kültürel etkinliklere yansımakla kalmıyor, gündemin merkezine yerleşiyor.

Berlin Film Festivali, Filistin halkını destekleyen üç yapımcının boykotuyla gündeme geldi, biliyorsunuz ki. Suneil Sanzgiri’nin öncülüğünde gerçekleşen bu eylemde, Sanzgiri, Almanya’nın Gazze’deki muharebeye sessiz kalmasını eleştirerek “Kabahat ortağı olmayacağım. Hepimizin elinde kan var” demişti. Bu vaka, Berlinale’yi boykot eden öteki yapımcıların da katılımıyla daha da büyüdü. Berlin Belediye Başkanı Kai Wegner ise yapmış olduğu paylaşımda, “Başkentte antisemitizmin yeri yok. Berlinale’de yaşananlar hoş görülemez” dedi. Wegner, festivalin organizatörlerine tekrar bu şekilde bir şeyin yaşanmaması için davet yapmış oldu. Berlin’in Kültür Senatörü Joe Chialo da, yapmış olduğu paylaşımda, seremoninin ‘Berlin sahnelerine ilişkin olmayan bir İsrail karşıtı propaganda’ içerdiğini iddia etti.

“SOYKIRIM PAVYONUNA HAYIR”

Bir öteki gelişme de Venedik Bienali’nden geldi. İlk olarak Venedik Bienali 60. Internasyonal Sanat Sergisi’nde soykırım pavyonuna hayır sesleri terfi etti. Eurovision sonrası İtalya’da her iki yılda bir meydana getirilen Venedik Bienali öncesinde Filistinlilere yönelik zulümleri sebebiyle İsrail’in bienalden çıkarılmasına yönelik “Venedik’te soykırım pavyonuna hayır” başlığıyla imza kampanyası başlatıldı. İtalya’nın Kültür Bakanı Gennaro Sangiuliano, İsrail’in gelecek sergiye katılımını engellemeyeceklerini belirtirken, Soykırım Değil Sanat İttifakı grubunun tepkileriyle karşılaştı. Grup, yüzlerce kişinin imzaladığı açık mektupta İsrail’in katılımını ‘Soykırım Pavyonu’ olarak adlandırarak festivali eleştirdi. İtalya’nın bu tutumu, sanatın sınırlarını ve kültür etkinliklerinin siyasal bağlamını tekrardan düşündürmeye başladı.

Bu tepkiler, sanatın enerjisini ve tesirini vurgularken hem de kültür etkinliklerinin içinde bulunmuş olduğu karmaşık siyasal ortamı da gözler önüne seriyor.

İki etkinlik arasındaki değişik yaklaşımlar, bana gore insanlığın haklılık değerlendirmesi ihtiyaç duyulan bir paradoksu ortaya koyuyor. Her iki tarafın da argümanları, antisemitizmin ne olduğu ve sanatın bu tür çatışmalarda iyi mi bir rol oynadığı mevzuları da düşündürücüdür. Kim haklı, kim haksız insanlığımız karar versin.

TÜRKİYE PAVYONU’NDA DİKKAT ÇEKEN İSİM

20 Nisan – 24 Kasım içinde gerçekleştirilecek Venedik Bienali 60. Internasyonal Sanat Sergisi’nde Türkiye Pavyonu oldukca konuşulacağa benziyor. Niçin derseniz, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın koordinasyonunu üstlendiği Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, Türkiye güncel sanatını derinden etkileyen ve dünyada saygı duyulan bir yer edinen hanım sanatçılardan Gülsün Karamustafa’nın bienale hususi üreteceği yeni bir eserine yer verecek. Serginin küratörü ise sanatçının uzun senelerdir beraber çalmış olduğu Esra Sarıgedik Öktem. Karamustafa, 50 yılı aşkın sanat pratiğinde fotoğraf, enstalasyon, video ve performans üretimlerine eğildi; göç, yerellik, kimlik, kültürel farklılık ve toplumsal cinsiyet şeklinde mevzuları ele alıyor.