Bu yaratığın yüzüne iyi bakın. Şeytan, ete kemiğe bürünüp aramıza karışsaydı, sıfatı sadece bu olabilirdi.

Bu varlık (Adam demeye dilim varmıyor) Fatih’te güpegündüz bir caddede kendi halinde yürüyen hanıma ilkin iki kez kafa, sonrasında bir yumruk ve tekme attıktan sonrasında çantasını gasp eden şahıs…

Onu gazetelerde ve haber bültenlerinde yüzü açık bir halde göremediniz. Ben burada ifşa ediyorum. Ediyorum ki, bu tıynette olanlar bilinsin, görülsün ve yüzlerine tükürülsün.

Hepimizin karısı, kızı, anası, bacısı bu vahşiler yüzünden gündüz bile yolda yürüyemez oldu. Bundan dolayı ona isnat edilecek kabahat yalnız mal gasp etmekle sınırı olan kalmamalı. Yolda kendi başına yürümek isteyen hanımefendilerin bu özgürlüğünü elinden almak suçuyla yargılanmalı.

Arşiv bu şekilde kullanılır

Mehmet Nilüfer, Atv Haber’deki ilk günlerinden beri isminin yanına uğurlu tik’imi attığım muhabirlerden biriydi. Mehmet’i A Haber’de hazırlayıp sunmuş olduğu Eski Defterler adlı programında izlerken bir kez daha tahminlerimde yanılmadığımı görmek beni mutlu etti.

Sahada haberi yaşayarak büyüyen kısaca muhabirlikten yetişen sunucular bana ayrı bir lezzet veriyor. Mehmet de hem hazırlık hem de sunum aşamasında bu tecrübesini kullanıyor.

Malum, balık hafızalı bir milletiz vesselam. Eski Defterler de adından kolayca anlaşılacağı şeklinde arşivden beslenen bir hatırlatma programı. Fakat Mehmet kardeşim eski defterlerin tozunu öyleki güzel alıp parlatıyor ki, kumanda aletinin yerini unutuyorsunuz.

Neler unutmuşuz, neler… Muhammet Ali’nin boksu bırakma kararını ilk kez İstanbul’dan dünyaya duyurduğunu… Kıbrıs’taki Kanlı Noel günlerinde savaşım eden mücahitlere moral vermek için onların kahramanlıklarının anlatıldığı gazeteleri her gün cepheye taşıyan 12 yaşındaki gazeteci Minik Sümer’i… ASALA terörünü protesto etmek için vücuduna benzin döküp kendini yakan ve hastanede yedi gün süresince hayatta kalma savaşı verdikten sonrasında yaşamını yitiren Artin Penik’i… Duymadınız ya da hatırlamadınız değil mi?

“Bellek jimnastiği” için hepinizi cumartesi akşamları 22.15’de Eski Defterler’in A Haber’deki antrenman salonuna çağrı ediyorum.

Okuldan atılma kaldırılsın mı?

Okul müdürü İbrahim Oktugan’ın bir talebe tarafınca öldürülmesi üstüne “Okuldan atılma kaldırılsın, rehabilitasyon uygulansın” şeklinde talebe lehine görüşler ileri sürüldü. Ben buna tamamen karşıyım. Meslek kurallarına uymayan avukat iyi mi Baro’dan atılıyorsa, kurallara uymayan futbolcu iyi mi kırmızı kart görüyorsa, okulun gerektirdiği sınırlar içinde kalmayıp, öğretmenine sövgü eden talebe de okuldan atılmalı. Atılmalı ki, bu bir “caydırıcı güç” olmalı. Aksi halde vapur azıya alanları denetlemek mümkün olmaz.

Şimdi samimiyetle yanıt vermeniz için soruyorum: Çocuğunuzun, adam öldürmeye varan bir kuralsızlık potansiyeli barındıran bir başka çocukla aynı sırayı paylaşmasını ister misiniz?

Yargı’dan anlamlı veda

Üç sezondur ekrana gelen Yargı dizisi 26 Mayıs Pazar gecesi İstanbul Lütfi Kırdar Kurultay Merkezi’nde gerçekleşecek seyircili final vizyonu ile veda edecek. Biletleri şimdiden satışa çıkan gecenin tüm geliri Türk Eğitim Vakfı’na bağışlanacak. Gösterimde izleyiciler son kısmı dizinin ekibi ile beraber seyretme olanağına da kavuşacaklar. Geceye katılamayanlar ise “Eğitime Destek Bileti” alarak destek olabilecek.

Gaf kürsüsü

112’yi arayan bir karı “İtfaiye isterim. İçim yanıyor, gönül sızısı çekiyorum” dedi. (Hanıma aslı astarı olmayan suç duyurusu sebebiyle 1980 lira ceza kesildi)

Zap’tiye

Hiçbir şey yapılamıyorsa, öğretmen ve doktorlara kask ile çelik yelek dağıtılsın.

Ne demiş?

“Baktım hepimiz transparan. Bir tek ben mi kaldım terbiye bekçisi dedim. Alın işte bacak…” (Transparan elbise ile sahneye çıkan Nilüfer’in sözleri)