Sizce bu yıl Trendyol Süper Lig’de şampiyon olmanın bir anlamı kaldı mı? Bana sorarsanız o kupa, teneke ile eşdeğer. Zira ortadaki itiş kakışa futbol demenin imkanı yok.

Hakemler yıkım… Federasyon aciz… Kulüp yöneticileri sorumsuz… Türk Futbolu’nun marka kıymeti mi? Geçiniz efendim. Bence bu sezonun en büyük başarısı bu rezil ligin tamamlanması olacak.

Düşünün, top oynamak için çıktığınız sahada başınıza yabancı cisimler yağıyor. Teknik direktörünüz ve kaleciniz yaralanıyor. Izleyici “Sahaya ineriz…” diye tehdit ediyor. Maç sonunda tehdit, eyleme dönüşüyor. Ya o futbolcular soyunma odasına kaçmayı başaramayıp, sahanın ortasında linç edilseydi ne olacaktı?

Sistemin her tarafı tel tel dökülüyor da, benim lafım ilk olarak Trabzonspor seyircisi içinde yuvalanan o güruha olacak:

Bu şahane futbol şehrini bu kadar fena göstermeye ne hakkınız var? Linç, futbolun hangi kuralında yazıyor? Üstelik bir süre ilkin kendisi de futbol linçinden nasibini almasına karşın muhteşem bir hoşgörü gösterip maçı dinlence etmeyen “damdan düşmüş” yargıcı Halil Ümit Meler’in çabasına karşın bu çirkinliği kendinize yakıştırabildiniz mi?

Baktım ki maçtan sonrasında televizyonda hâlâ teknik, taktik konuşuyorlar. Resmen abesle iştigal…

Siyasette gerilim… Sokakta gerilim… Çarşı pazarda gerilim… Trafikte gerilim… Okulda gerilim… Futbolda gerilim…

Bu ülkenin sigortası bu kadar elektrik yükünü kaldırmaz…

Hepimizin evladı oldu

Pazar gecesi bunca olumsuzluğun, karamsarlığın orta yerinde ekrandan ışık saçan, gelecek adına yüreğimizde ümit tomurcukları açtıran bir genç vardı. Atv’nin Kim Milyoner Olmak İster yarışmasında savaşım eden ve müthiş bir başarı göstererek 5 milyon liralık 13’üncü suali açtırmaya hak kazanan Berk Göktaş…

Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği 2’nci sınıfta okuyan 19 yaşındaki Berk, bir tek bilgisiyle değil, yakışıklılığı, beyefendiliği ve saygısıyla da Türk gençliğinin aydınlık yüzü olarak gönülleri fethetti. Bir tek okumuş olduğu bölümle sınırı olan kalmayıp, informasyon ve görgüsünü sanattan, spora ve tarihe kadar uzanan pek fazlaca alana yayması ise gözümdeki kıymetini bir kat daha arttırdı. Bilmediği soruları bile o şekilde mantıklı çözümleme edip doğruya ulaştı ki, her doğru sonucunda “Goool” diye ayağa fırlayasım geldi. Hele arkasında oturan babasının yüzündeki o gurur ve mutluluk ifadesi… Tanrı her ebeveyne bu şekilde evlat nasip etsin.

Şu kutsal ayda, gelecek pazar akşamına kadar her duamda artık bu genç de olacak.

Yaşasın pati treni!

Bir hayvan sever olarak gözlerimi buğulandıran görüntülere İbrahim Sadri’nin Atv’de sunmuş olduğu hafta sonu bülteninde rastladım.

Buket Özgünlü adlı “gerçek” hayvan sever, Ankara Gölbaşı’nda engelli sokak hayvanlarını barındırıp rehabilite etmek için bir merkez açmış. Bir tek onları beslemek, korumak ve sağlıklarına kavuşturmakla yetinmemiş. Kendi icadı olan ve kesilmiş plastik bidonlardan oluşan pati treni ile yürüyemeyen hayvanları kent turuna çıkartıyor, onlara hava aldırıp mutlu ederek tedavilerini hızlandırıyormuş.

Helal olsun vallahi… Hayvan severliği bir tek sokak köpeklerinin başlarını okşamaktan ibaret sayanlara esin verir inşallah…

Gaf kürsüsü

Survivor’da yazışma ödülünü kazanan Yiğit Poyraz, sevgilisi Yasmin Erbil’i aradı fakat görüşemedi. Zira Yasmin beklerken uyuyakalmıştı.

Zap’tiye

Adana’da bir kamyonun içinde İstanbul’daki bir celebe gönderilmek suretiyle 700 kilo at ve eşek eti yakalandı. Yok canım, aklınıza derhal fena şeyler getirmeyin. Hayvanları bir ihtimal İstanbul’da toprağa vermek istemişlerdir.

Ne demiş?

“Tarlada kilosu 5 lira olan elmanın, manav tezgahında tanesi 5 lira olabiliyorsa, bu ülkede simyacı olmaya gerek yok!..” (Ben dedim)