Toplumsal medyada restoran, lokanta, büfe ve kafelerdeki fahiş fiyatlara karşı boykot çağrıları yapılıyor.

Haklı bir davet bu. Birçok insan boykota başladığını açıklıyor.

Dört kişilik bir aile balık yemeğe gitse minimum 8-10 bin TL ödeyip masadan kalkıyor.

Hakan Ural bile “2 porsiyon döner (paket) 1370 TL. Demek orada yesem 1600 lira” diye isyan ediyor.

Etin kilosu 500 TL. 100 gram döneri 250 TL + ayranı 50 TL’den satıyorlar.

Bayağı bir hamburger menü 200 TL’den başlıyor. Mekânın popülaritesine bakılırsa 500’e kadar çıkıyor.

Toplumsal medya boykot paylaşımlarıyla dolu fakat mekânlar da full dolu.

Bu ne yaman çelişki?

Elbet yabancı turistleri de hesaba katmak lazım fakat oldukca acaip bir süreçten geçtiğimiz ortada.

İnsanlar sosyalleşmek için fiyatlar pahalı da olsa kafe, restoran seçimi mekânlara gidiyorlar fakat bayağı bir mekânda bile bir fincan kahve 100 TL, çay 50 TL’den başlıyor.

Şimdi bu şekilde yazınca “Kira, elektrik giderleri, çalışan maaşları vs.” diye savunmaya geçiyorlar.

İTİRAF ETTİLER!

Enflasyonun yanı sıra hunharca bir ‘şrinkflasyon’ (aynı fiyata daha düşük gramaj) ve ‘skimpflasyon’ (aynı fiyata daha kalitesiz ürün/hizmet) sürecinden geçiyoruz.

Pandemide kapalı kaldıkları için üzüldüğümüz, yardım kampanyaları düzenlediğimiz, devletin nakit yardımda bulunmuş olduğu yeme içme mekânları şimdi enflasyonist ortamı fırsat bilip vatandaşı acımasızca kazıklıyorlar!

Türkiye’nin en büyük restoran derneği olan Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği Başkanı Ramazan Bingöl, 10Haber’den Nuray Tarhan’a itiraf benzer biçimde bir izahat yapmış oldu.

Türkiye’nin dışarıda yiyecek mevzusunda dünyanın en pahalı ülkelerinin başlangıcında geldiğini belirten Bingöl, “Enflasyonu artıran bir numaralı unsur hizmet sektörü” dedi.

Haberde de belirtildiği benzer biçimde esasen TÜİK’in açıklamış olduğu mart ayı enflasyonunda da lokanta ve oteller yüzde 94,97 yılık artışla, yüzde 104,07 artış gösteren eğitimden sonrasında fiyat artışlarının en yüksek olduğu ikinci harcama kategorisi durumunda.

Zincir marketler yerine aslolan yeme içme mekânları denetlenmeli.

Aslolan kazığın büyüğü yeme içme mekanlarında atılıyor!

Hem fiyat-kalite performansı hem de kesilmeyen fişler, faturalar ve ödenmeyen vergiler için sıkı denetimler yapılmalı!

Eğer fiyatlar makul seviyeye inmezse, ‘dışarıda yiyecek yememe’ boykotu tutarsa bunun ekonomiye de zararları olur!

***


YARDIM YOKSULA YAPILMALI!

Kocaeli’nde 65 yaş üstü vatandaşların parasız ulaşım hakkı günde dört binişle sınırlandırıldı.

Doğru bir karar.

Bazı canı sıkılan yaşlılar toplu taşıma araçlarını gün boyu kullanıyorlar!

İş çıkışı saatlerinde fazladan yoğunluğa niçin oluyorlar.

“Yaşlıların parasız ulaşım hakkına gelene kadar tutum yapılacak oldukca şey var” dediğinizi duyar gibiyim.

Fakat bir yerden başlanmalı. Ilk olarak kamu kurumları tutum tedbirleri alarak topluma örnek olmalı.

Her şeye karşın 65 yaş üstü insanlara ve çocuklu annelere parasız ulaşım hakkını doğru bulmuyorum.

Inanırım sizler de çevrenizde onlarca evi, otomobili vs. olup parasız toplu taşımadan faydalanan yaşlılar bulunduğunu görüyorsunuzdur.

Bizde toplumsal yardım da yanlış yapılıyor!

Mesela birçok dairesi olup belediyeden her gün sıcak yiyecek yardımı alanlar yaşlılar var.

Durumu oldukca iyi fakat evde parasız sıhhat hizmeti alan yaşlılar var.

Yardım yoksula yapılmalı!

65 yaş üstü olup varlıklı olan vatandaşları saptamak zor olmasa gerek.

Hem böylece hakkaten gereksinim sahibi insanlara daha oldukca yardım eli uzatılmış olunur.

***


CEM YILMAZ’IN İÇİNE OTURMUŞ!

Cem Yılmaz, son gösterisinde eski eşi Ahu Yağtu’ya ödediği 10 bin dolarlık nafakayı diline dolamış.

“Benimki nafaka değil, benimki madaf.ka!” demiş.

Aslen bu eski bir mevzu.

2012 senesinde evlendirilmiş olduğu oyuncu Ahu Yağtu’dan 2013’de boşanan meşhur güldürmen hakkında mahkeme, oğlu Kemal için aylık 10 bin dolar nafaka ve Yağtu’ya da 500 bin dolar tazminat ödenmesine karar vermişti. Hemen sonra Yılmaz, dolar kurunun aşırı artışından sonrasında nafakanın TL’ye çevrilmesini talep etmişti.

Sadece mahkeme talebini reddetmişti.

Dolar kuru artıkça Cem Yılmaz efkârlanıyor galiba. Gösterisinde bile ödediği nafakadan bahsediyor.

10 bin dolar Kemal için harcanıyorsa Yılmaz’ın bir baba olarak bunu mesele etmemesi gerekiyor.

Senelik kazancı ve serveti dikkate alındığında Yılmaz’ın ödediği 500 bin dolar tazminat da azca sayılır.

Onun benzer biçimde meşhur olup oldukca daha çok boşanma tazminatı ödeyenler var.

2 bin-35 bin TL içinde bilet sattığı gösterisinde 10 bin dolar nafakadan şikayetçi olmak bence gösterinin en bomba esprisi olmuş!

***


ALMANLARIN DÖNER AŞKI

Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Türkiye’ye gelirken heyetine bir de dönerci ekledi.

İstanbul’daki programda ziyaretçilere 60 kilo döner dağıtımı yapılacak. 40 senedir Berlin’de dönercilik icra eden ve Türkiye’ye gelecek heyette bulunan Arif Keleş, “İstanbul’a dönerimizin yanında soslarımızı da kendimiz götürüyoruz…” dedi.

Sos ayrıntısı mühim!

Başta Almanya olmak suretiyle Avrupa’da satılan dönerlerin bir çok bizdeki benzer biçimde yaprak etten değil, kıymadan yapılıyor. Genel anlamda etin tadı olmadığı için de dönerin içini bolca salata ve soslarla dolduruyorlar.

Steinmeier’e Berlin’den dönerci getirmesine gerek yok burada dönerin kralını sossuz, salatasız yiyebilir.

Fakat Steinmeier’in amacı döner şov yapmak esasen.

Eski Almanya şansölyesi Angela Merkel’in sık sık döner başlangıcında poz vermesi tesadüf değildi.

Almanlar oldukca sevdikleri dönerle Türkler içinde kültürel bir bağ kurmaya çalışıyorlar.

Berlin dönerini marka yaptılar.

Almanların döner sevgisi Steinmeier’in dönere tutkuyla bakmış olduğu fotoğraftan bile anlaşılıyor.

Almanya’da döner sektörünün cirosu 7 milyar Euro.

***


Altyazı

“Şu anda kendini yok etmeye çalışan bir dünyada yaşıyoruz. Bu şekilde bir durumda yalnız gözlerini kapatıp görmezden gelirsin. Kendini korursun…” (İnce Kırmızı Hat)