ABD ve AB, uzunca bir süredir Çin’le yüksek üretim kapasitesi sebebiyle, pek oldukca sektör, ürün ve alanda ‘kapasite fazla üretim’ sürecini tartışmakta. Gerek Dünya Tecim Teşkilatı (WTO), gerekse de Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) nezdinde, hem Çin’le beraber, hem de Çinli yetkililer olmadan da yürütülen tartışmalar ve müzakereler ağırlıklı olarak ‘demir-çelik’ ve ‘vapur inşa’ bazlı yürümekteydi. Sadece, yürütülen müzakereler Çin açısından yalnız tek tarafın taleplerinin karşılanmasına yönelik bir ‘monolog’a dönüşünce Çin söz mevzusu müzakerelerden çekildi. Son bir senedir ise, demir-çelik ve vapur inşanın yanına üç ürünün daha katılmış olduğu anlaşılıyor: ‘elektrikli araçlar’, ‘lityum piller’ ve ‘fotovoltaik ürünler’.

Anlaşılan o ki, bu mevzu, Çin Devlet Başkanı Şi’nin Avrupa’da üç ülkeye gerçekleştirdiği ziyaret esnasında, Fransa ziyaretinde, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la meydana getirilen görüşmede Avrupa Komisyonu Başkanı von der Leyen tarafınca da dile getirilmiş. G7 ekonomilerinin küresel iklim krizini durdurmak adına ‘eğer olmazsa olmaz’ duyuru ettikleri ‘yeşil dönüşüm’, karbon bazlı enerji türevlerinden, fosil yakıtlardan hızla temiz ve yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişi önceliklendiriyor. Esasen, söz mevzusu üç ürünün yanına dördüncü bir başlık olarak ‘tehlikeli sonuç maden ve mineraller’i de eklemek gerekiyor. Zira, ‘yeşil dönüşüm’ için lüzumlu olan ürünler açısından, yüzde 100 elektrikli bir dünya için olmazsa olmaz olan ‘yüzde 100 elektrikli araçlar’da rekabet sertleşmekte.

Avrupa’nın giderek ciddi manada zorlandığı yüzde 100 elektrikli otomobiller rekabetinde, Çin’in yakaladığı teknoloji düzeyi, vasıta kalitesi ile fiyatı arasındaki başarıya ulaşmış denge, ABD’yi de ciddi manada rahatsız etmekte. Çin’in senelik elektrikli otomobil üretimi 2017’den bugüne senelik bir milyon vasıta düzeyinden 10 milyon vasıta düzeyine hızla yükselirken, dünyaya ihraç edilen elektrikli otomobil sayısı da aynı dönemde yüz bin düzeyinden bir milyonu geçmiş durumda. Bu yüzden, pek oldukca ülke Çin’in ihraç etmiş olduğu otomobillere yüksek gümrük vergisi koymaya başladı. ABD yüzde 25 olan gümrük vergisini yüzde 100‘e çıkardı. Problem, kimi ülke ve çevrelerin iddia etmiş olduğu suretiyle, Çin’in söz mevzusu ürünleri sübvanse mi etmiş olduğu, yoksa G7 ekonomilerinin ulaşamayacağı düzeyde düşük bir üretim maliyeti ve buna gore dengeli bir fiyattan mı piyasaya sürdüğü?

Netice olarak, G7 ekonomileri, mühim bir ikilem ile karşı karşıyalar. Bir taraftan Internasyonal Enerji Ajansı’nın (IEA) son raporları ve COP26, COP27 ve COP28’de tartışılanlar ve alınan kararlar ışığında, yüzde 100 elektrikli ve temiz enerji ağırlıklı bir dünyaya geçiş için yatırımların minimum iki katına çıkarılması gerekiyor. Öteki taraftan da söz mevzusu ‘üçlü ürün’ olarak tanımlanan ‘yeşil ürünler’e tüm dünyanın yüksek oranda ve kabul edilebilir bir maliyet, fiyatla erişmesi ve yeşil dönüşümün hızlanması gerekiyor. Tüm dünya bu arayışlar içerisindeyken, Çin’in söz mevzusu ürünlerdeki ihracat artışı, yalnız bir yılda elektrikli araçlarda yüzde 132’ye, lityum pillerde yüzde 87’ye ve güneş enerjisi için tehlikeli sonuç önemde olan fotovoltaik ürünlerde ise yüzde 68’e ulaştı.

Çin kendisine yönelik ‘kapasite fazlası’ ve ‘sübvansiyon’ yönündeki yakıştırmaları reddetmesi bir yana, internasyonal raporlara da yansıyan küresel iklim krizi ile savaşım mevzusunda G7 ülkeleri eğer samimi iseler, yeşil dönüşüm için lüzumlu olan ürünlerde gözlenen küresel talep sıçramasını karşılamak suretiyle gelişmiş üretim kapasitesini devreye sokmasından daha naturel bir adım olamayacağını ifade ediyor. Bununla beraber, başta ABD ve AB, ek olarak Japonya ve Cenup Kore için, hem ‘üçlü ürün’, hem ‘tehlikeli sonuç mineraller’, hem de ‘yarı iletkenler ve çip’ alanında Çin’le rekabet daha da zorlaşacak gözüküyor.