T.C. Büyükelçisi Ömer Faruk Doğan, ekonomik krizlerin dünya ticareti üstüne etkilerini değerlendirdi. Doğan, “Bilhassa dünya gündemindeki yenilenebilir enerji sektörü ve elektrikli vasıta sektöründe fazlaca baskın bir uygulamaya geçen Çin’in, rekabet açısından büyük güçlükler yaşayan ve giderek daralan ekonomisi sebebiyle Avrupa Endüstrisini, mühim seviyede sarsabileceği görüşü hakim olmaya başladı” dedi.

Her geçen gün günlük hayatımızı etkileyen global krizler, Internasyonal Örgütleri ve kendilerinden beklenen fonksiyonları da etkilemeye başladı. T.C. Büyükelçisi Ömer Faruk Doğan küresel ekonomik krizlerin ticaretin aktörlerine yansımasını değerlendirdi:

“Her geçen gün günlük hayatımızı etkileyen global krizler, Internasyonal Örgütleri ve kendilerinden beklenen fonksiyonları da etkilemeye başladı. Ticaretin ortak bir anlayışla genişletilmesi ve dünya ticareti önündeki engelleri ortak mutabakat ile çözümlemekle görevli Dünya tecim Örgütü DTÖ Zirvesi bugün Abu Dabi’de sona erecek, sadece global seviyede yaşanmış olan krizler DTÖ gündemini de, fonksiyonlarını da etkilemiş görünmekte.

Internasyonal Ticaretin kolaylaştırılması ve gündemdeki sorunların çözümlenmesi amacıyla, Abu Dabi’de toplanan DTÖ 13. Bakanlar Zirvesi, ortak sorunların çözümü mevzusunda genel kapsayıcı ortak bir yaklaşım sağlayamadı. Zirvenin beklenenin ötesinde kısıtlı iki antak kalma ile neticelenmesi beklenmekte. Dünya Tecim Örgütü (DTÖ) zirvesinin mütevazi hedefleri ile internasyonal ticarette meydana gelen çalkantılar içinde büyük farklılıklar ortaya çıkmış olduğu yansımakta. Söz mevzusu konferansın ticaretin serbestleştirilmesi ve rekabetin hukuki bir zeminde gerçekleştirilmesi amacıyla öngörülen, balıkçılık alanında yaşanmış olan çeşitli sübvansiyonlarının kaldırılması ve e-ticaretin düzenlenmesi mevzusunda sınırı olan bir mutabakatla neticelenmesi öngörülmekte.

Sadece toplantı sürecinde, dünyanın üç ana büyük ticari aktörü ABD Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği (AB) ve Çin içinde ticari konulardaki yaklaşım farklığı ve gerilimlerin ise artma eğiliminde olduğu gözlenmekte.

ABD, ticari anlaşmazlıkların çözümü için ortak bir platform olarak öngörülen DTÖ Temyiz Organının işleyişini engelleyerek, Dünya Ticaretini kendi arzusu doğrultusunda yönlendirme arzusunu mahfuz tuttuğu anlaşılıyor. Internasyonal ticarette güçlülük ile ticari hukuk arasındaki dengeyi sağlamak amacıyla oluşturulan DTÖ Temyiz Organının yönlendirme ve engellemelerle fonksiyonunu beklenen seyide yerine getirememesi değişik çevrelerde adil ticarete yönelik endişeleri artırırken, yeni sürecin belirsizliklerinin de artmasına niçin olacağı endişelerini çoğaltır özellikte.

ABD tarafınca, DTÖ kurallarına uymamakla suçlanan Çin’in, dünya ticaretine hakim olma ve yönlendirme yaklaşımını önlemeye yönelik girişimleri belirgin hale dönüşürken, ABD’de korumacılık yaklaşımını güçlendirerek değişik bir boyuta taşıma arzusunda olduğu gözlenmekte. ABD’de giderek artan dış tecim açığının 2024’de de devam edeceğine yönelik işaretler artar iken, ABD’nin engelleme ve misilleme girişimlerinin düzeyini artırma yönünde bir eğilim ortaya koyduğu anlaşılmakta.

ABD’nin iklim değişikliği ve sera gazı tesirini azaltmak amacıyla ön görülen “Karbon Ayak İzi” uygulaması kapsamında, Karbon emisyonunun azaltılmasına yönelik başlatılan yeni süreçle ilgili, Amerikan Sanayisinin yenilenmesi ve Karbon Emisyonun azaltılması öngörüsü ve esas olarak da “Enflasyon ile Savaşım Yasası” IRA kapsamında, endüstri sektörüne yönelik yeni teşvik ve devlet destekleri yasasını uygulamaya almasıyla, sanayinin yenilenmesine yönelik ABD hükümeti tarafınca öngörülen teşvik ve desteklerin hali hazır DTÖ kurallarına mühim seviyede aykırılık teşkil etmiş olduğu hususunu göz ardı etmiş olduğu internasyonal tecim çevrelerinde yüksek sesle ifade edilmeye başlandı.

Çin’in baskın bir halde uyguladığı tecim politikasını engelleyebilmek amacıyla, ABD’nin Çin’e karşı uygulamaya almış olduğu yaptırım politikalarının ise, Çin’in mevcut yaklaşımını etkilemeyeceği, genel bir kanı. Çin’in baskın tecim politikası uygulaması ve ortaya çıkacak boşlukları değerlendirerek olası engelleri aşabileceği ise genel bir kanı.

Öteki taraftan, 2023 yılı sonlarına doğru Çin’in en büyük emlak şirketi Evengarde ile ortaya çıkan ve tüm Çin ekonomisini tesiri altına alan skandal, kısmen Çin ekonomisin sarsmış benzer biçimde görünse de, Pekin endüstri üretimine büyük bir ağırlık ve hız vererek ortaya çıkan olumsuzluğu yok etme yönünde büyük çaba göstermekte olduğu anlaşılıyor. Çin’de ortaya çıkan büyük çaplı endüstri yatırımları ve sektörün genişlemesine yönelik uygulanan kamu sübvansiyonları politikası, dünya ticaretinin tolere edebileceği seviyelerin fazlaca üstünde bir üretim, arz fazlalığı ve fazlaca büyük bir kapasitenin ortaya çıkmasına olanak verecek şekilde değerlendirilmekte.

Bilhassa dünya gündemindeki yenilenebilir enerji sektörü ve elektrikli vasıta sektöründe fazlaca baskın bir uygulamaya geçen Çin’in, rekabet açısından büyük güçlükler yaşayan ve giderek daralan ekonomisi sebebiyle Avrupa Endüstrisini, mühim seviyede sarsabileceği görüşü hakim olmaya başladı. Her iki sektörde de fazlaca düşük maliyetlerle Avrupa piyasasına girmeyi hedefleyen Çin’in bu yaklaşımı, bu tür bir rekabete hazırlıksız ve dayanma gücü oldukça düşük görünen AB’de ciddi endişelerin oluşmasına niçin olduğu ifade edilmektedir.

Her ne kadar AB’de Çin’e yönelik antidamping soruşturmaları geçmiş yıllara bakılırsa büyük bir artış ve ciddiyet elde etmiş olsa da, AB’nin bu süreçle etkin şekilde savaşım edebileceği mevzusunda değişik çevrelerde tereddütler hakim.

AB’de 2023’te sınırda karbon vergisi uygulaması sanal olarak kontrol aşamasına girmiş olmakla beraber, Çin’i engelleme kabiliyeti var benzer biçimde görünse de, AB’nin önündeki en mühim güçlük, Çin’in AB üyesi 27 ülke arasındaki uçurumu derinleştirmeye çalmış olduğu süreçte AB’nin ortak bir tavır sergileyebilme zorluğuna dikkat çekilmektedir. Burada Avrupa’nın çıkarları ile, Çin’deki faaliyetlerine büyük seviyede bağımlı olan büyük Alman şirketlerinin istekleri içinde bir mutabakat ve uyum farklılığı ortaya çıkması, büyük küçük bir ihtimal olarak ifade edilmektedir.

Bu üçlü (ABD, AB, Çin) küresel çatışmada, AB’nin en riskli konumda olduğu, kendi içindeki ikilemleri aşmada güçlüklerle karşılaşabileceği ifade edilmektedir. DTÖ’nün zayıflaması ve fonksiyonelliğin gerilemesi, işlemez hale gelmesi, dünya ticaretini de fazlaca taraflılık kurallarına doğru zorlayacaktır. Bu karmaşanın, kısa bir süre içinde toparlanması ise zayıf küçük bir ihtimal olarak görülmekte. Sadece, dünya ticaretinin adil bir zeminde devamlılığı ise bu sürecin mümkün olmasıyla birlikte kısa olmasını gerekeli kılmakta. Dünya ticaretinin rahatlayabilmesi için gerilimlerin düşürülmesi, stratejik ve jeopolitik önceliklerden arındırılması, mevcut yaklaşım farklılıklarının olası ticari dengesizlikler kontrolden çıkmadan ilkin, makroekonomik koordinasyonu yönlendirecek yansız ve bağımsız bir iradenin güçlenmesi gerekliliği açık bir halde ortaya çıkmaktadır.

Dünya ticaretinde yaşanmış olan bu gelişmeler ülkemizi de yakından ilgilendirmektedir. Bilhassa Sn. Cumhurbaşkanımızın büyük kıymet atfederek, mühim seviyede desteklemek suretiyle ülkemize kazandırdığı elektrikli otomobil endüstrisi yanı sıra, gelişimine büyük öncülük ve önderlik etmiş olduğu, yenilenebilir enerji endüstri sektörünün de bu kapsamda büyük destek görerek gelişme sürecine girmiş olduğu hususunun altı çizilmelidir. Hali hazırda her iki sektörümüzde birçok ülke ile rekabet edebilir konuma gelen yeni ve gelişme süreci içinde bir sektör olduğu noktasından hareketle, her iki sektörümüzün de gelişimi açısından gelişmelerin büyük temkin, titizlikle izlenmesi ihtiyaç duyulan bir sürece doğal olarak olduğu, olası risklere karşı mutlak surette korunması zorunluluğu gözden kaçırılmaması ihtiyaç duyulan, mühim bir gündem mevzusudur.”