Son yıllardaki sürtüşmeleri bir kenara bırakırsak, İstanbul’un güzide iki kulübü Fenerbahçe ve Galatasaray senelerce ‘öncesiz rakip, sonsuz dost’ şiarıyla yarıştı.


Bu dostluğun en mühim göstergesi de tarihe geçen bir fotoğrafa ölümsüzlük kazanmıştır. Galatasaray’ın efsanesi Metin Oktay, 1969 senesinde futbolu bırakırken jübile müsabakasını Fenerbahçe karşısında oynamak istemiş. Devrin Fenerbahçe yöneticisi Eşref Aydın’a, “Kariyerimin en güzel, en unutulmaz maçlarını Fenerbahçe’ye karşı oynadım. Eğer siz de kabul ederseniz, son maçımı da Fenerbahçe’ye karşı oynamak isterim” demiş. Fenerbahçeli yönetici derhal bir koşul koşmuş: “Fenerbahçe kulübü ve taraftarı sana hayrandı. Jübilende 10 dakikalığına Fenerbahçe formasını giyer misin?” Metin Oktay derhal “Onur duyarım” yanıtını vermiş.

Jübile maçında Fenerbahçe’nin kendisi şeklinde efsanelerinden Can Bartu ile forma değiştirerek öncesiz arkadaşlarının renklerine bürünmeyi büyüklük olarak görmüşler. Türk futbolunda tarihe geçen bu ve benzeri vakaları, geçen ay Yüzümüz Futbol adıyla kitaplaştıran gazeteci Coşkun Çelik’le konuştuk. Spor basınında arşivi ve müthiş hafızasıyla tanınan Çelik’ten acı tatlı tarihe geçen vakaları dinledik.

EVİTA’NIN SAĞLIĞI İÇİN MEVLÜT

Türkiye’ye ilk gelen Arjantin ekibi Lanus, bununla beraber Arjantin Devlet Başkanı Juan Domingo Peron’un eşi Eva Peron’un adını taşıyan gümüş bir kupayı da getirmişti. Zira, Arjantin halkının oldukça sevilmiş olduğu, “Ufak Eva” anlamına gelen Evita lakabıyla tanınan Eva Peron’un namı Avrupa’ya hatta Türkiye’ye de yayılmıştı. Öyleki ki Peron’un gırtlak kanserine yakalandığı öğrenildiğinde iyileşmesi için Şişli Camii’nde mevlit dahi okutulmuştu. Kendisi için dualar edilmesi Evita’yı oldukça duygulandırdığından Lanus ile gümüş bir kupa göndermişti. Avrupa turuna çıkan Lanus’un 1952’nin ilk günlerindeki durağı İstanbul oldu. Son maçta Arjantin ekibi, Fenerbahçe ile oynadı. 3-2 kazanan Fenerbahçe Eva Peron Kupası’nın sahibi oldu.

MENDERES’TEN YARIM KUPA

1950’li yılların en mühim kupalarından biri Başvekil Kupası’ydı. 30 Mart 1958’de Fenerbahçe ve Galatasaray, Başvekil Kupası’nda karşı karşıya geldiler. Ankara’da Başbakan Adnan Menderes’in huzurundaki maç hem de iki büyük kulübün İstanbul dışındaki ilk buluşmalarıydı. Şirzat ve Metin Oktay’ın karşılıklı golleriyle maç 1-1 bitti. Uzatma ve rövanş önerileri reddedildi. Kupa maç sonunda her iki ekip kaptanın ellerinde havalandı. İlerleyen günlerde kupa ikiye bölünerek iki kulübünr müzesine konuldu. Tarihe “Yarım Kupa Hadisesi” olarak geçen durum bu maçtan esinlenerek üç kez tekrarlandı.

TRABZON’UN UĞUR MELEĞİ TÜRKİYE GÜZELİ JALE BAYHAN

Trabzonspor, 1976-1977 sezonunda Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Türkiye’yi ilk kez temsil etti. İlk turda rakip İzlanda şampiyonu Akranes… O devrin en popüler isimlerinden biri de Türkiye güzeli seçilen Jale Bayhan’dı. Başlama vuruşunu Jale Bayhan’ın yapmış olduğu maçı Trabzonspor 3-1 kazanınca ikinci turda gözler gene Jale Bayhan’daydı. Bu kez rakip Liverpool’du. 20 Ekim 1976’da başlama vuruşunu Dozer Cemil ile gene Jale Bayhan yapmış oldu. Avni Aker’de destansı maçlarından birini oynayan Trabzonspor, Dozer Cemil’in penaltı golüyle unutulmaz galibiyetlerden birini aldı. Sadece rövanşta gülen 3-0’lık skorla Liverpool oldu.

YAHYA EFENDİ’DEN ŞEREF STADI’NA

Vaktiyle kulüpler yeni sürem öncesi açılış merasimi düzenler, taraftarla bütünlük oluştururdu. Beşiktaş’ın sürem açılışları içinde en mühim ögelerden biri de Ortaköy’deki Şeyh Yahya Efendi’nin türbesini ziyarettir. Beşiktaş ve Türk futbol tarihinin mühim isimlerinden Onur Bey, Hüsnü Savman ve Refik Osman Top’un da mezarının bulunmuş olduğu tekkede her sürem öncesi saygı duruşunda bulunulur, dualar edilir, peşinden ilk idman için Onur Stadı’na yürünürdü. 1960’lı yıllarda süregelen bu anane zaman içinde unutuldu. Son olarak, 2006 senesinde meydana getirilen ve Tayfur Havutçu’nun da jübilesi olarak hatırlanan sürem açılışı öncesi siyah-beyazlı oyuncular tekkeyi ziyaret etmiş ve yeni sürem öncesi dualarını okumuşlardı.

ÜÇ BÜYÜKLERİN RENKLERİNİN BİRLİKTE OLDUĞU ÖZEL FORMA

Futbol tarihimiz süresince karma maçlarına sıkça tanıklık ettik. Siyah-beyaz yıllarda ülkeye gelen yabancı takımlara karşı savaşım ettik. Sadece bir maç var ki tarihteki yerini aldı. 3 Mayıs 1931’de Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş karması en hususi formalardan biriyle Belgrad’a karşı sahne aldı. Bölme’de kaybeden taraf 6-2’lik skorla İstanbul’un üç büyükleriydi. Sadece o günün en güzel hatırası beyaz formanın göğüs ve sırt bölgesinin sarı, lacivert, kırmızı, siyah ve beyaz kuşakla çevrilmesiydi.

FUTBOL SAHALARININ İLK MASKOTU: KEMAL BELGİN

1951’de Fenerbahçe, Avrupa’dan öğrendiği gelenekle; ufak bir çocukla sahaya çıkıyordu. İlk başlangıçta adı bilinmeyen bu maskotun oldukça geçmeden Fenerbahçe’de bir dönem futbol oynayan, peşinden idarecilik, muhasebe ve vezne müdürlüğü icra eden “Miço” lakaplı Suat Belgin’in oğlu Kemal olduğu ortaya çıktı. İlerleyen yıllarda Fenerbahçe genç takımında forma giyen Kemal, Saint Joseph’ten mezun olduktan sonrasında gazeteciliğe başladı ve sonrasında Türk spor basınının mühim kalemleri arasına adını yazdırdı.


SEZEN’DEN TATLISES’E…

15 Ağustos 1980 zamanı, Türk futbolunun ve sanat dünyasının en mühim adları Cemil Turan için İnönü’ye akın etti. Futbol ile sanat topluluğu, tribünde 41 bin izleyici Cemil Turan’un jübilesindeydi. Recep Kaymak, Sezen Aksu, İbrahim Tatlıses, Asu Maralman, Nazan Şoray, Adnan Şenses ve ötekiler birer şarkıyla jübileye renk kattılar. Cemil’in almış olduğu hediyeler ve plaketler masaya sığmadı.