Son 3 yılda kamu maliyesi normalin üstünde yoruldu. Mali istikrarı risklerle karşı karşıya bırakmamak için yeni tedbirlere gereksinim vardı. Devleti hantallıktan kurtarmalı fakat güçsüzleştirmemeliyiz. “Kalkınmacı devlet” olmayı hedeflemeliyiz

Bir süredir merakla beklenen “Kamuda Tutum ve Verimlilik Paketi” bu hafta açıklandı. Kamu maliyesi, uzun senelerdir Türkiye ekonomisinin en kuvvetli yönü. Türkiye, kamu maliyesi performansı açısından G-20 ve OECD ülkeleri içinde pozitif ayrışıyor. 2001- 2023 yılları aralığında bütçe açığı oranı averaj yüzde 2.1 seviyesinde gerçekleşti. Kamu borcunun ulusal gelire oranı, aynı dönemde yüzde 31.3’tü. Türkiye’yi pozitif ayrıştıran bu göstergelere karşın, kamunun tasarrufa ve verimlilik artışına ihtiyacı olmadığını söyleyemeyiz.

Son 3 yılda kamu maliyesi normalin üstünde yoruldu. Salgın, seçimler ve zelzele felaketleri bu yıpranmaya yol açan unsurlardı. Şu an için yönetilebilir seviyelerde olan bazı riskleri göz ardı ettiğinizde, bunların birkaç yıl sonrasında başınıza büyük çoraplar örmesi söz mevzusu olabilir. Mali istikrarı bu risklerle karşı karşıya bırakmamak için yeni tedbirlere gereksinim vardı.

TASARRUF VE VERİMLİLİK

Bu paketin iki ayağı bulunduğunu unutmayalım: Tutum ve verimlilik. Makam araçları, şatafatlı etkinlikler, yurtdışı seyahatleri, bina kiralamaları… Bu kalemlerde meydana getirilen israfı önlemeliyiz. Buna asla kuşku yok. Bunlar, vatandaşların gözüne batan harcamalar. Algıyı yönetme noktasında buralardaki israftan kurtulmalıyız. Hanelere tutum yapın denildiği bir dönemde kamunun her insana örnek olması lazım. Fakat bu kalemlerde yapacağımız tasarrufun kamu maliyesini ihya edebilecek bir yekûn tutmayacağını da bilelim. Mesela, merkezi yönetimin taşıt harcamalarının toplam merkezi yönetim harcamaları içindeki oranı 2023 senesinde yüzde 0.09 seviyesindeydi.

Kamu için gerçek bir fark oluşturmak istiyorsak, paketin ‘verimlilik’ ayağını göz ardı etmemeliyiz. Bundan dolayı esas fark yaratacak kısım bu. Mevzuya sığ şekilde bir kemer sıkma hamlesi olarak yaklaşmamalıyız. Daha bütüncül bir strateji ile hareket etmeliyiz. Devleti hantallıktan kurtarmalıyız; fakat güçsüzleştirmemeliyiz. “Kalkınmacı devlet” olmayı hedeflemeliyiz. Zira, tarımdan sanayiye, altyapıdan teknolojiye devletin dönüştürücü gücüne ihtiyacımız var. Refahı tabana yaymak ve gelir dağılımını düzeltmek için de…

BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM

Kamu harcamalarının rotasını kısa vadeli önceliklerden orta ve uzun vadeli önceliklere kaydırmalıyız. Enflasyonu tetikleme potansiyeli olan harcama kalemlerinden kaçınmalıyız. Üretim maliyetlerini düşürücü ve besin arz güvenliğini tesis edici yöndeki kamu harcamalarının ise ağırlığını arttırmalıyız. Maliye politikalarının enflasyonla savaşım yolunda para politikasına destek olabilmesi için bunlar lüzumlu.

Toplumsal politikalardan teşvik harcamalarına kadar ekonomik gelişmeye yönelik uygulanan her bir mali destek kalemi için maliyet-etkinlik analizleri yapmalıyız. Bu analizleri masanın üstünde bırakmamalı, sahaya yansıtmalıyız. Böylece kamu kaynaklarını verimsiz alanlardan çekip daha verimli ve potansiyelli alanlara doğru yönlendirilmeliyiz.

Işgören sayısında ise mevzuyu bir tek nicel değil, nitel açılardan da değerlendirmeliyiz. Işgören sayısının şişkin olduğu kurumlar olduğu şeklinde, kafi miktar ve özellikte insan kaynağına erişim sıkıntısı çeken kamu birimleri bulunduğunu da hesaba katalım. Masa başı işlerle saha işleri arasındaki işgören dağılımının yeterliliği, detaylı incelenmesi ihtiyaç duyulan bir başka mevzu başlığı.

Kamu kaynaklarını ve harcamaları daha etkin yönetebilmek için büyük veri havuzu oluşturmalıyız. Harcama ve tutum kararlarını veriye dayalı olarak vermeliyiz. Şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine riayet için de böylesi bir büyük veri havuzuna gereksinim var.

Sözün aslı, Kamuda Tutum ve Verimlilik Paketi’ni anlık bir gündem maddesi olarak görmemeliyiz. Yoksa tedbirler saman alevi şeklinde parlayıp söner. Tutum ve verimlilik tedbirlerini bütüncül bir yaklaşımla işletip, mali disiplin için bunu bir kültüre dönüştürmeliyiz.