Kara para aklama ve dolandırıcılık suçlamasıyla cezaevine giren fenomen Nihal Candan, 5,5 ay hapis yattıktan sonrasında 37 kiloya fikir tahliye olmuştu.

Candan için “Kilo aldığında, sağılığına kavuştuğunda yine tutuklu yargılanmaya devam edecek mi? Hukukçular bu duruma ne diyor?” diye sormuştum.

Aynı sual hukukçu Yurdal Kılıçer’e soruldu, o da şu yanıtı verdi:

“Doğal ki bu geri dönülemez bir hak değil, yine cezaevine konulmasına engel bir durum değil. Adli tıp raporunda kişinin sıhhat durumunun denetim edilebileceği süre belirlenebilir. Eğer şartları cezaevi koşullarını kaldırabilecek hale gelmişse, her an mahkeme tarafınca tutuklama sonucu verilebilir.”

Bu durum kamuoyunda tartışılırken Candan cezaevinden çıkmış olduğu benzer biçimde kuaföre gitti, sonrasında da röportajlar verdi. Hatta dudak dolgusu yaptırdığı da iddia edildi.

Ve önceki gün Candan, Nişantaşı’nda kameralara yansıdı. MagazinNews ve SnopMagazin muhabirlerine ağlayarak şu şekilde konuştu:

“İnanılmaz zor durumdayım. Düzgüsel olmaya çalıştıkça üzerime geliniyor. Ne yapacağımı şaşırdım. Toplumsal medyada çıkan yorumları takip edemiyorum. Korkuyorum. Bundan sonrasında cezaevine girince cesedimi koyabilirler. 27 yaşındayım, yeni evlendim ve avukatlık yapmayı beklerken, başıma bunlar geldi. Söylenecek bir şey yok. Mevzu yargıda. Artık iyi haberler almayı umuyorum.”

Normal olarak 37 kiloya düşmek ciddi sıhhat sorunlarını bununla beraber getirir fakat hapisten çıktıktan sonrasında Candan’ın yaptıkları da acayip.

Normalde bu şekilde bir durumda olan bir insan inzivaya çekilir, sağlığına kavuşmayı bekler. Fakat Candan sanki hâlha gündem olmanın ardında.

Ve son çekilen videosunda sıhhat durumunun daha iyi olduğu, kilo almış olduğu, yüzüne renk geldiği gözüküyor.

Candan’ın son haliyle ilgili toplumsal medyada da “Dışarıda rahat rahat gezebiliyor fakat”, “İçeride yiyecek yiyemiyor diye dışarıda para yesin” benzer biçimde yorumlar çıktı.

Bakalım bundan sonrasında neler olacak?

***


‘BİRBİRİMİZİ KUDURTMAYA DEVAM!’

Derbi yenilgisi sarı kırmızılı topluluk için travmatik bir netice oldu. Stadyum büyük kutlama için hazırlanmış, daha maç başlamadan kutlamalara başlanmıştı.

Galatasaray, Fenerbahçe’yi yenip ya da berabere kalıp sürem süresince hakemler tarafınca kollandıklarına yönelik söylemleri boşa çıkarıp “Hak ederek şampiyon olduk” denilecekti.

Fakat Fenerbahçe yanlış kararla 10 şahıs kalmasına karşın 80 dakika daha iyi oynayıp, rakibine kaleyi kabul eden şut bile arttırmadan, hakemi de yenerek maçı kazanmıştır.

Bir anlamda “Gerçek şampiyon biziz” dediler!

Derbinin peşinden milyonlarca toplumsal medya paylaşımı yapılmış oldu. Galatasaraylılar isyan etti, Fenerbahçeliler de rakiplerini kızdırdı, esprili paylaşımlar yapılmış oldu.

Bazıları bu durumu değişik taraflara çekmeye çalıştı. Niçin, niçin?

Koca bir yıl bu anı bekleyen taraftarların birbirlerini kızdırmalarından organik bir şey olması imkansız. Fanatik bir Galatasaray taraftarı olan oyuncu Bartu Küçükçağlayan’ın tweet’i bu durumu daha iyi özetliyor:

“Binlerce Fenerbahçe taraftarından mesajlar alıyorum. Ben sizin damarınıza bastım, siz de benim damarıma basacaksınız elbet. Hepimizde aynı tutku var. Önümüzde ömrümüz kadar maçlar var. Kavgasız, dövüşsüz, birbirimizi kudurtmaya devam.” Evet, birbirimizle şakalaşmaya, kudurtmaya devam! Futbol budur!

***


GALİBİYETİ KUTLAMAK SUÇ MU?

Ali Koç vaka çıkmasın diye derbiye gitmedi. Futbolcu ve teknik ekibin sahada kutlama yapması engellenince de RAMS Park’a gelmiş olarak takımına sahiplendi. Takımıyla haklı bir luğu yaşamak istedi.

Sadece bu girişim engellenmeye çalışıldı.

Normalde stadyum müdürü A.Ç.’nin “Bırakın dostlar kutlama yapsınlar” demesi gerekirdi fakat tam tersi oldu. Bir avuç Fenerbahçeli engellenmeye çalışıldı.

Çıkan arbedede neler oldu net bilmiyoruz.

Sadece A.Ç. darp edildi diyerek kabahat duyurusunda bulunmak, Koç’un hedef alınması travmatik yenilgide dikkatleri başka yere çekmek benzer biçimde geldi bana!

Maç süresince üstlerine yabancı maddeler atılan, 10 şahıs oynamalarına karşın hakemi de yenip şampiyonluk kadar mühim bir yengi kazanmış oyuncuların sevinmeye hakları yok mu?

Fenerbahçe stadında Trabzonsporlular, Beşiktaşlılar gönüllerince kutlama yaptılar.

Galatasaray, Kadıköy’de kupa kaldırdı yahu! Evet, o gün de engellemeler olmuştu fakat sonuçta Şükrü Saraçoğlu’nda kupa kaldırdık diye övünülmüyor mu?

O vakit Fenerbahçeliler niçin galibiyeti kutlamasın? Bu ne yaman çelişkidir?

Aynısı Trabzon’da da yaşandı! Bu bu şekilde devam ederse, deplasmanda yengi kutlanması yasaklanacaksa Türkiye futbol geçmişine geçer!

Sevinmeyecekse bu oyun niçin oynanıyor?

***


YA TORREİRA’NIN YAPTIKLARI..

Bir Fenerbahçeli olarak Mert Hakan Yandaş’ın derbide yaptıklarını doğru bulmuyorum.

Ortamı germek yerine topunu oynamalıydı.

Öte taraftan birçok takımda dönem dönem bu şekilde arıza çıkaran futbolcular olmuştur.

Zira bazı futbolcular ruhsal harbe da girişir! Real Madrid’de Pepe, Ramos, Manchester United’da Roy Keane bu tip oyunculara iyi örnekler.

Galatasaraylı Felipe Melo da Yandaş’ın yaptıklarının aynısını hatta daha fazlasını yapmış oldu. Ve yaptıkları bazı sarı kırmızılı taraftarların oldukca hoşuna gitti, destek görmüş oldu.

Melo yapınca bir şey yok, Yandaş yapınca oldukca fena mü şu demek oluyor ki?

Bence ikisi de fena.

En kötüsü ise saha içinde yapılanlar! Sürem süresince her pozisyonda kendini yere atan, hakemleri devamlı aldatan fakat aynı hakemler tarafınca görmezden gelinen Lucas Torreira, gene derbide kendini yere atıp haksız yere Djiku’nun atılmasına niçin oldu.

Yetmedi Fred’in orta sahadan attığı gol öncesi kendisini yere atıp golün iptal edilmesini sağlamış oldu.

Torreira’nın futbola verdiği zarar Melo ve Yandaş’tan daha çok!

O yüzden Torreira için tek kelime söylemeyenlerin Yandaş hakkında söyledikleri havada kalıyor!

***


Altyazı

“En kuvvetli yumruğu yaşam vurur evlat. Mühim olan kaç kere düştüğün değil, kaç kere kalktığındır.” (Rocky)