Ankara’da yaşananlar tozu, dumana kattı. Her insanın kafasında birçok sual var. Inanırım, ortalıktaki bulut kalkınca sorular da yanıtını bulacak fotoğraf da daha net görülecek.

İddialar fazlaca büyük…

Güvenlik’in organize katında yaşananlar, gözaltılar, kanunsuz şekilde 280 şahıs hakkında fiziki takip yöntemiyle data toplamalar…

Kimi diyor ki “Mafya devlete operasyon yapıyor”, diğeri diyor ki “Devlet yeni bir darbe, kumpas girişimini engelliyor.”

Peki bu argümanlardan hangisi doğru?

Bunu yanıtlamak için fotoğrafın bütününe bakmak herhâlde daha doğru olacaktır. Doğal, ilk olarak da meselenin medya ayağına…

Malumunuz, Ayhan Bora Kaplan organize kabahat örgütüyle ilgili hususi haberler de Dilan-Engin Polat’la ilgili bilgiler de yasadışı bahis çeteleriyle ilgili gelişmeler de hep Batı’dan fonlanan gazetelere-gazetecilere sızdırıldı. Amaç Türkiye’ye ‘kara para, mafya devleti’ gömleği giydirmekti. Dışarının algısını bu şekle büründürmekti. Başarıya ulaşmış da oldular.

Yalnız bu mevzularla da değil…

Hatırlayın, daha evvel de hükümetin ne altın ve petrol ticaretini, ne insan kaçakçılığını ne tabanca kaçakçılığını bıraktılar. Fonlama basın yazdıkça Türkiye’nin dışarıda algısı iyiden iyiye kötüleşti. 2021’de Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine Yönelik Mali Fiil Vazife Gücü (FATF) bizi gri listeye aldı. Gri sıralama ne demeyin. Buraya girdiniz mi, dış yatırım çekme sürecinde internasyonal otoriteler, kredi kuruluşları ve yatırımcılar nezdinde saygınlık yitirilmesine uğruyorsunuz. Şimdi Gömü ve Maliye Bakanlığı oradan çıkmaya uğraşıyor.

Buradan bakarsanız yazılıp-çizilenler rastlantı olabilir mi?

Türkiye’de yaşanmış olan darbeler/kumpaslar geçmişte de bu yollardan geçilerek döşenmedi mi?

Örneğin, 28 Şubat’ı hatırlayın. Fadime Şahin’ler, Ali Kalkancılar, Müslüm Gündüz’ler… O dönemde medya-asker içinde kurulan derin bağlarla meydana getirilen haberler her gün gazete manşetlerini süslüyordu. Kamuoyu algıyla yönlendiriliyordu. Post çağdaş darbeye zemin hazırlayan temel unsur medya olmuştu.

Sonrasında gelin FETÖ’nün Ergenekon, Balyoz kumpaslarına

FETÖ’nün gösterim organları Taraf’ın, Vakit’ın attığı başlıkları hatırlayın… Derhal her gün FETÖ’nün ürettiği düzmece belge ve bilgiler manşete taşınmıyor muydu? Bavullarla belgeler gidipgelmiyor muydu? Ergenekon tertibi çerçevesinde milliyetçi-vatanseverler hedef alınmıyor muydu?

Arkasından gelin 17-25 Aralık’a…

Düzmece deliller üretilmedi mi? O birbirine eklemlenen ses kayıtlarıyla toplumda idrak oluşturulmadı mı? Bu ses kayıtları toplumsal medya üstünden yayılmadı mı?

Şimdi bu süreçte yaşananların ne farkı var?

Geçmişteki yaşanmışlıklar olmasa “8 polis bir haltlar yemiş” diyerek geçiştirebiliriz bir ihtimal… Fakat olmuyor. Ümit ederim, Hakkaniyet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ulusal İstihbarat Teşkilatı ucunda kim ya da ne var ise meselenin sonuna kadar gider.

Ve de bir an ilkin TBMM’ye sunulmaya hazırlanan 9. Yargı Paketi’nde yer edinen ‘tesir ajanlığı’ düzenlemesi çıkar.

Sanırım, şimdi ve önümüzdeki dönemde en fazlaca bu düzenlemeye ihtiyacımız olacak!