Yeşilçam’ın usta oyuncularından Kayhan Yıldızoğlu’nun cenaze törenine Şener Şen’in “Gidin ya” diye bağırması damga vurdu.

Şen, cenazede bile beraber fotoğraf çekilmek isteyen fanatiklerine “Gidin ya” diyerek isyan etti.

Uzun süredir Şen’i ilk kere bu kadar öfkeli görmüş olduk. Fakat usta erkek oyuncu öfkelenmekte haklı. Bence azca bile yapmış!

Şen normalde bu şekilde görüntü vermemek için genel anlamda ünlülerin cenazelerine katılmıyor. Bu şekilde şovları sevmeyen bir insana bir de selfie talep etmek bardağa taşıran damla olmuş! Yalnız ünlülerle fotoğraf çektirmek için ünlülerin cenazelerini takip edenler var!

Bir yanda insanoğlu acı çekerken ağlarken diğer yanda “Şener Bey beraber fotoğraf alabilir miyiz” diyerek kameraya gülümsemenin hem yeri değil hem cenazeye ve yakınlarına saygısızlık. Ek olarak fotoğrafı çekilen sanatçı zor durumda bırakılıyor.

Şen de meslektaşının acısını paylaşmak isterken hatıra pozu istenince haklı olarak tertemiz delirmiş!

***


USTA OYUNCU, İYİ İNSAN

Usta oyuncu Kayhan Yıldızoğlu, 90 yaşlarında yaşlılığa bağlı nedenlerden dolayı yaşamını yitirdi.

Yıldızoğlu ilk olarak tam bir Yeşilçam emekçisiydi. ‘Ali Baba ve Kırk Haramiler’den ‘Kara Murat’ ve ‘Battal Gazi’ serilerine, ‘Acı Yaşam’tan ‘Eşkıya’ya oynamadığı türde film kalmamıştı.

Evlatları da unutmadı. ‘Selena’dan ‘Köstebekgiller’e kadar birçok çocuk dizisi ve filmimizde oynadı.

‘Kurtlar Vadisi’ benzer biçimde mafya dizilerinde de oynadı, ‘Çiçek Taksi’ benzer biçimde mahalle dizilerinde de rol aldı. 90 yaşına kadar dolu dolu çalıştı ve yaşadı. 250’yi aşkın yapımda rol aldı.

Hem başarıya ulaşmış bir oyuncuydu hem de iyi bir insandı. Senelerce yetenekli öğrencilere parasız dersler verdi.

Hep beyefendi ve kibar bir insandı. Fazlaca kıymetli bir insanı kaybettik. Mekanı aden, ruhu şad olsun.

***


TÜRKİYE’NİN ‘SOFT POWER’İ

Agence France-Presse adlı Fransız haber ajansı, Türk dizilerinin Orta Doğu’dan Şimal Afrika’ya, Balkanlar’dan ABD Birleşik Devletleri’ne kadar yayıldığını ve önlenemez bir başarıya haiz bulunduğunu yazdı. Aynı yazıda Türkiye’nin son 15 yılda ABD Birleşik Devletleri ve İngiltere’den sonrasında en büyük ihracatçı olduğundan bahsedildi.

Türk dizilerin verimliliğinden de bahsedilmiş:

“Türk dizileri şu anda İspanya, Suudi Arabistan ve Mısır’da prime time’da yayınlanıyor. Fazlaca kontrollü maliyetlerle kilometrelerce içerik sağlayabilmeleri, programların makul fiyatlarla doldurulabileceği anlamına geliyor.”

Bu tespit Türk dizilerinin başarı sırrını özetliyor aslına bakarsak. TV dünyasında uzun süreden beri devam eden büyük rekabet ve kimi zaman oldukca eleştirilen reyting sistemi aslına bakarsak Türk yapımcıları minimum bütçeyle maksimum kazanca ulaşmanın formüllerini geliştirmesini sağlamış oldu.

Kısaca adil rekabet kazancı da artırıyor!

Türkiye’nin devamlı büyüyen ekonomisinde dizilerimizin başarısının da oranı var! Ülkenin prestijini, tanınırlığını ve gezim gelirlerini artıran diziler, bununla beraber Türkiye’nin ‘soft power’ı (yumuşak güç). ‘Soft power’ terimi, ‘Bir devletin, öteki bir devlet üstünde güç yada zor kullanmadan, bu devlete istediğini yaptırabilme yeterliliği’ olarak açıklanıyor.

‘Soft power’ın en mühim araçları ise kültür-sanat, spor ve eğitim… Mesela ABD, Hollywood yardımıyla dünyanın kim bilir en büyük ‘Soft power’ına haiz.

Meseleye bu açıdan bakınca Türkiye’nin tam 170 ülkeye dizi ihraç etmesinin yarattığı bir de ‘soft power’ var.

İşte böylece Türk dizilerinin yabancı seyircilerde oluşturduğu idrak ehemmiyet kazanıyor. Son dönemde Türkiye’nin bazı Türki ve Müslüman ülkelerinin ağabeyi olarak görülmesinde azca da olsa dizilerin de katkısı bulunduğunu düşünüyorum.

Özetle TV yöneticiler ve yapımcılar son 20 yılda birbirleriyle olan büyük rekabet içinde hem kendileri kazandılar hem de yarattıkları ‘Soft power’ ile ülkemize pozitif katkıları oldu.

***


RAMAZAN PAYLAŞMAKTIR!

İftar yemeğini şahıs başı 4 bin 100 TL olarak belirleyen restoran ve oteller varmış.

Normal olarak tüm gün oruç tutan biri iftar saatinde normalden daha geniş ve varlıklı bir menüye haiz sofra hayal eder.

Tanrı’ın bizlere verdiği nimetleri afiyetle yerken durumu iyi olmayan kardeşlerimizi de unutmamız gerekiyor.

Ramazan ayı bununla beraber paylaşma ayıdır. Birçok şehirde mahalli yönetimlerin iftar çadırları kuruyor olması güzel.

Durumu iyi olanlar da aşırı lüks iftar sofralarında bulunmak yerine paylaşmayı ön plana çıkarırlarsa hayırlı bir Ramazan ayını daha geçiririz inşallah.

***


YERE DÜŞEN KALKMIYOR!

Fenerbahçe-Pendikspor karşılaşmasının toplamda 21 dakika uzaması sakın sizi şaşırtmasın. Maç otuz dakika bile uzatmaya gidebilirdi.

Pendikspor küme düşmemeye oynadığı için, mütevazı ekibiyle maçtan puan elde etmek için zaman geçirmeye emek harcaması futbolun doğasında var.

Fakat her topta futbolcuların kendilerini yere atmaları, devamlı sağlıkçıların oyuna girmesiyle maçı oynamak da seyretmek de tam bir işkenceye dönüştü.

Yere düşenin devamlı kazanılmış olduğu bir ligimiz var. Ne yazık ki, hakemler buna prim tanıyor.

Oysa hakemler bu pozisyonlara faul çalmasalar futbolcular da ayakta kalmayı öğrenecekler!

Avrupa’da başarısız sonuçlar almamızın bir sebebi de gereksiz yere çalınan faul düdükleri!

***


Altyazı

“Dünyadaki en üzücü şeylerden biri, bir zamanlar birbirinin her şeyini bilen iki insanoğlunun birbirine yabancı davranmasıdır.” (Candy)