Türkiye ilk çeyrekte yüzde 5.6 büyüdü. 2. ve 3. çeyrekte sıkı para politikasının büyümedeki tesiri daha çok hissedilecektir. Sonbahara doğru faiz indirimleri gelirse, dördüncü çeyrek gelişme açısından oldukca daha canlı geçer

Para politikası son 11 ayda kademeli olarak sıkılaştırıldı. Faizler artarken, kredi genişlemesi yavaşladı. Fakat ekonomik gelişme hız kesmedi. Türkiye ekonomisi 2024’ün ilk çeyreğinde senelik yüzde 5.7 gelişme kaydetti. Öncü göstergeler, artan faizlere karşın tüketim harcamalarının beklendiği kadar soğumadığına işaret ediyordu.

GSYH sayıları da bunu teyit etti. Geçtiğimiz yıla kıyasla tüketim harcamalarının ivme kaydettiği doğru. 2023’te hanehalkı tüketim harcamaları büyümeye 8.9 puan katkı vermişti. 2024’ün ilk çeyreğinde buradan gelen katkı 5.5 puana geriledi.

Gene de büyümeye en büyük destek tüketimden geldi. Yatırımlar büyümeyi yukarı çeken ikinci büyük kalem oldu. İnşaat yatırımları zelzele konutlarının ve kentsel dönüşümün etkisiyle yükselişini sürdürdü. Burası şaşırtıcı değil. Makine ve teçhizat yatırımlarında ise değişik bir hikâye var. Son 4.5 senedir makine ve teçhizat yatırımları aralıksız artıyor. Oldukça etkisinde bırakan bir seri.

NET İHRACAT YENİDEN POZİTİFTE

Yüksek kredi faizlerine karşın yatırımlardaki bu trendin sürdürmesi, gelişme rakamlarına dair en sürpriz gelişme oldu. Bu eğilimi açıklamak kolay değil. Enflasyonist dönemde kâr oranları artan büyük şirketlerin özkaynaklarını kullanarak yatırımlara devam ettikleri anlaşılıyor.

Net ihracat beş çeyrek aranın peşinden büyümeye pozitif katkı vermeyi başardı. İhracat senenin ilk çeyreğinde mütevazi bir artış yaşarken ithalatın yavaşlaması, bu gelişmede etkili oldu. Stoklardaki değişiklik ise bir kez daha büyümeyi aşağıya çekti.

İkinci ve üçüncü çeyrekte sıkı para politikasının gelişme üstündeki tesiri daha çok hissedilecektir. Fakat büyümede oldukca ciddi bir soğuma yaşanmayacak şeklinde duruyor. İkinci çeyreğe yönelik öncü göstergeler, tutumsal aktivitenin pozitif bölgede kaldığını gösteriyor. Mevcut beklentiler ikinci ve üçüncü çeyrekte büyümenin ilk çeyreğin peşinde kalacağı yönünde. Eğer sonbahara doğru para politikasında faiz indirimleri gelirse, dördüncü çeyrek gelişme açısından daha canlı geçer.

YABANCI SERMAYEDE COŞKUNUN DOZU

Para politikasındaki değişime ve ülke risk primindeki gerilemeye karşın, yabancı yatırımcılar uzun süre rotayı Türkiye’ye kırma noktasında gönülsüz davrandılar. Son haftalarda ise rüzgâr değişik esiyor. Beklenenden oldukca daha yoğun bir ana para girişi yaşanmaya başladı.

Türkiye ekonomisinin yabancı ana paraya ihtiyacı var. Fakat bu ihtiyacın seviyesini oldukca fazla abartmamak lazım. TL’nin gerçek bazda aşırı değerlenmesine niçin olacak ve ithalatı özendirecek kadar yüksek ana para girişlerine karşı önlemli olmalıyız. Hele sıcak para diye tabir ettiğimiz kısa vadeli ve öngörülemez nitelikteki yabancı ana paraya karşı. Internasyonal ana para girişleri döviz piyasasında istikrar, merkez bankası rezervlerinin güçlenmesi, yatırımların finansmanı ve enflasyonla savaşım için lüzumlu. Fakat bir taraftan da aşırı yoğun ve düzensiz ana para girişleri, son 5 yılda endüstri üretimi ve ihracatta yakaladığımız ivmeye zarar verebilir. Bu yüzden yabancı ana paraya karşı çoşkulu bir tutum sergilememeliyiz. Oldukça dikkatli ve ihtiyatlı hareket etmeliyiz. Yabancı sermayenin miktarından oldukca niteliği ile ilgilenmeliyiz.

İlk etapta ana para akımlarını “carry trade” seçimi sıcak paradan orta ve uzun vadeli hisse senedi ve tahvil piyasası yatırımlarına kaydıracak ‘ince ayarlı’ politikalar uygulamalıyız. Daha da önemlisi, Türkiye ekonomisine kalıcı katkılar sağlama potansiyeli olan direkt yabancı yatırımları çekmek için uğraşmalıyız. Bunun için ilkin bizim cazip ve gelecek vaat eden projeleri ön plana çıkarmamız lüzumlu. Siz yatırım ortamını iyileştirmediğiniz ve proje geliştirmediğiniz müddetçe çokuluslu firmalar kapınızı çalmaz.