Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) görevini en başarı göstermiş şekilde yerine getireceğini ve ona karşı çıkanların karşılaşacağı neticeleri mevzu edinen Taha Suresi, Mekke döneminde indirilmiştir. 135 ayetten oluşmuş ve adını ilk ayette geçen kelimeden almıştır. Mushaftaki sıralamada yirminci, iniş sırasına bakılırsa kırk beşinci sûredir. Müslüman âlemi için önemli bir yere haiz olan Taha Suresi okumak, ezberlemek ve anlamı öğrenmek için doğru yerdesiniz. İşte Taha Suresi okunuşu ve anlamı.

Taha Suresi Okunuşu

Bismillahirrahmanirrahim

1. Taha

2. Ma enzelna aleykel kur’ane li teşka

3. İlla tezkiratel limey yahşa

4. Tenziylem mimmen halekal erda ves semavatil ula

5. Errahmanü alel arşisteva

6. Lehu ma fis semavati ve ma fil erdı ve ma beynehüma ve ma tahtes sera

7. Ve in techer bil kavli fe innehu ya’lemüs sirra ve ahfa

8. Allahü la ilahe illa huve lehül esmaül husna

9. Ve hel etake hadiysü musa

10. İz raa naran fe kale li ehlihimküsu innı anestü naral leallı atıküm minha bi kabesin ev ecidü alen nari hüda

11. Felemma etaha nudiye ya musa

12. İnnı ene rabbüke fahla’ na’leyk inneke bil vadil mukaddesi tuva

13. Ve enahtertüke festemı’ lima yuha

14. İnnenı enallahü la ilahe illa ene fa’büdnı ve ekımıs salate li zikrı

15. İnnes saate atiyetün ekadü uhfıha li tücza küllü nefsim bi ma tes’a

16. Fe la yesuddenneke anha mel la yü’minü biha vettebea hevahü fe terda

17. Ve ma tilke bi yemınike ya musa

18. Kale hiye asay etevekkeü aleyha ve ehüşşü biha ala ğanemı ve liye fıha mearibü uhra

19. Kale elkıha ya musa

20. Fe elkaha fe iza hiye hayyetün tes’a

21. Kale huzha ve la tehaf se nüıydüha sıratehel ula

22. Vadmün yedeke ila cenahıke tahrüc beydae min ğayri suin ayeten uhra

23. Li nüriyeke min ayatinel kübra

24. İzheb ila fir’avne innehu tağa

25. Kale rabbişrah lı sadrı

26. Ve yessir lı emrı

27. Vahlül ukdetem mil lisanı

28. Yefkahu kavlı

29. Vec’al li vezıram min ehlı

30. Harune ehıy

31. Üşdüd bihı ezrı

32. Ve eşrikhü fı emrı

33. Key nüsebbihake kesıra

34. Ve nezkürake kesıra

35. İnneke künte bina besıyra

36. Kale kad ütiyte sü’kir ya musa

37. Ve lekad menenna aleyke merraten uhra

38. İz evhayna ila ümmike ma yuha

39. Enıkzi fıhi fit tabuti fakzi fıhi fil yemmi fel yülkıhil yemnü bis sahıli ye’huzhü adüvvül lı ve adüvvül leh ve elkaytü aleyke mehabbetem minnı ve li tusnea ala aynı

40. İz temşı uhtüke fe raca’nake ila ümmike key tekarra aynüha ve la tahzen ve katelte nefsen fe necceynake minel ğammi ve fetennake fütunen fe lebiste sinıne fı ehli medyene sümme ci’te ala kaderiy ya musa

41. Vastana’tüke li nefsı

42. İzheb ente ve ehuke bi ayatı ve la teniya fı zikrı

43. İzheba ila fir’avne innehu tağa

44. Fe kula lehu kevlel leyyinel leallehu yetezekkeru ev yahşa

45. Kala rabbena innena nehafü ey yefruta aleyna ev ey yatğa

46. Kale la tehafa innenı meaküma esmeu ve era

47. Fe’tiyahü fe kula inna rasula rabbike fe ersel meana benı israıle ve la tüazzibhüm kad ci’nake bi ayetim mir rabbik vesselamü ala menittebeal hüda

48. İnna kad uhıye ileyna ennel azabe ala men kezzebe ve tevella

49. Kale fe mer rabbüküma ya musa

50. Kale rabbünellezı a’ta külle şey’in halkahu sümme heda

51. Kale fema balül kurunil ula

52. Kale ılmüha ınde rabbı fı kitab la yedıllü rabbı ve la yensa

53. Ellezı ceale lekümül erda mehdev ve selek leküm fıha sübülev ve enzele mines semai maa fe ahracna bihı ezvacem min nebatin şetta

54. Külu ver’av en’ameküm inne fı zalike le ayatil li ülin nüha

55. Minha halaknaküm ve fıha nüıydüküm ve minha nuhricüküm taraten uhra

56. Ve lekad eraynahü ayatina külleha fe kezzebe ve eba

57. Kale ec’tena li tuhricena min erdına bi sıhrike ya musa

58. Fe le ne’tiyenneke bi sıhrim mislihı fec’al beynena ve belneke mev’ıdel la nuhlifühu nahnü ve la ente mekanen süva

59. Kale mev’ıdüküm yevmüz zınet ve ey yuhşeran nasü duha

60. Fe tevella fir’avnü fe cemea keydehu sümme eta

61. Kale lehüm musa veyleküm la tefteru alellahi keziben fe yüshıteküm bi azab ve kad habe meniftera

62. Fe tenazeu emrahüm beynehüm ve eserrun necva

63. Kalu in hazani le sahırani yürıdani ey yuhricaküm min erdıküm bi sıhrihima ve yezheba bi tarıkatikümül müsla

64. Fe ecmiu keydeküm sümme’tu saffa ve kad eflehal yevme menista’la

65. Kalu ya musa imma en tülkıye ve imma en nekune evvele men elka

66. Kale bel elku fe iza hıbalühüm ve ısıyyühüm yühayyehü ileyhi min sıhrihim enneha tes’a

67. Fe evcese fı nefsihı hıyfetem musa

68. Kulna la tehaf inneke entel a’la

69. Ve elkı ma fı yemınike telkaf ma saneu innema saneu keydü sahır ve la yüflihus sahırü haysü eta

70. Fe ülkıyes seharatü sücceden kalu amenna bi rabbi harune ve musa

71. Kale amentüm lehu kable en azene leküm innehu le kebırukümüllezı allemekümüs sıhr fe le ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafiv ve le üsallibenneküm fı cüzuın nahli ve le ta’lemünne eyyüna eşeddü azabev ve ebka

72. Kalu len nü’sirake ala ma caena minel beyyinati vellazı fetarana fakdı ma ente kad innema takdıy hazihil hayated dünya

73. İnna amenna bi rabbina li yağfira lena hatayana ve ma ekrahtena aleyhi mines sıhr vallahü hayruv ve ebka

74. İnnehu mey ye’ti rabbehu mürimen fe inne lehu cehennem la yemutü fıha ve la yahya

75. Ve mey ye’tihı mü’minen kad amiles salihati fe ülaike lehümüd deracatül ula

76. Cennatü adnin tecrı min tahtihel enharu halidıne fıha ve zalyike cezaü men tezekka

77. Ve lekad evhayna ila musa en esri bi ıbadı fadrib lehüm tarıkan fil bahri yebesa la tehafü derakev ve la tahşa

78. Fe etbeahüm fir’avnü bi cünudihı fe ğaşiyehüm minel yemmi ma ğaşiyehüm

79. Ve edalle fir’avnü kavmehu ve ma heda

80. Ya benı israıle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibet turil eymene ve nezzelna aleykümül menne ves selva

81. Külu min tayyibati ma razaknnaküm ve la tatğav fıhi fe yehılle aleyküm ğadabı ve mey yahlil aleyhi ğadabı fe kad heva

82. Ve innı le ğaffarul limen tabe ve amene ve amile salihan sümmehteda

83. Ve am a’celek an kavmike ya musa

84. Kale hüm ülai ala eserı ve aciltü ileyke rabbi li terda

85. Kale fe inna kad fetenna kavmeke mim ba’dike ve edallehümüs samiriyy

86. Fe racea musa ila kavmihı ğadbane esifa kale ya kavmi elem yeıdküm rabbüküm va’den hasena e fe tale aleykümül ahdü em eradtüm ey yehılle aleyküm ğadabüm mir rabbiküm fe ahleftüm mev’ıdı

87. Kalu ma ahlefna mev’ıdeke bi melkina velakinna hummilna evzaram min zınetil kavmi fe kazefnaha fe kezalike elkas samiriyy

88. Fe ahrace lehüm ıclen cesedel lehu huvarun fe kalu haza ilahüküm ve ilahü musa fe nesiy

89. E fe la yeravne ella yarciu ileyhim kavlev ve la yemlikü lehüm darrav ve la nef’a

90. Ve le kad kale lehüm harunü min kablü ya kavmi innema fütintüm bih ve inne rabbekümür rahmanü fettebiuni ve etıy’u emrı

91. Kalu len nebreha aleyhi akifıne hatta yarcia ileyna musa

92. Kale ya harunü ma meneake iz raeytehüm dallu

93. Ella tettebian e fe esayte emri

94. Kale yebneümme la te’huz bi lıhyetı ve la bi ra’si innı haşıtü en tekule ferrakte beyne benı israıle ve lem terkub kavlı

95. Kale fe ma hatbüke ya samiriyy

96. Kale besurtü bi ma lem yebsuru bihı fe kabadtü kabdatem min eserir rasuli fe nebeztüha ve kezalike sevvelet lı nefsı

97. Kale fezheb fe inne kir fil yaşamsal en tekule la misase ve inne kir mev’ıdel len tuhlefeh venzur ila ilahikellezı zalte aleyhi akifale nüharrıkannehu sümme le nensifennehu fil yemmi nesfa

98. İnnema ilahükümüllahüllezı la ilahe illa hu vesia külle şey’in ılma

99. Kezalike nekussu aleyke min embai ma kad sebak ve kad ateynake mil ledünna zikra

100. Men a’rada anhü fe innehu yahmilü yevmel kıyameti vizra

101. Halidıne fıh ve sae lehüm yevmel kıyameti hımla

102. Yevme yünfehu fis suri ve nahşürul mücrimıne yevmeizin zürka

103. Yetehafetune beynehüm il lebistüm illa aşra

104. Nahnü a’lemü bima yekulune iz yekulü emselühüm tarıkaten il lebistüm illa yevma

105. Ve yes’eluneke anil cibali fe kul yensifüha rabbı nesfa

106. Fe yezeruha kaan safsafa

107. La tera fıha ıvecev ve la emta

108. Yevmeiziy yettebiuned daıye la ıvece leh ve haşeatil asvatü lir rahmani fe la tesmeu illa hemsa

109. Yevmeizil la tenfeuş şefaatü illa men ezine lehür rahmanü ve radıye lehu kavla

110. Ya’lemü ma beyne eydıhim ve ma halfehüm ve la yühıytune bihı ılma

111. Ve anetil vücuhü lil hayyil kayyum ve kad habe men hamele zulma

112. Ve mey ya’mel mines salihüti ve hüve mü’minün fe la yehafü zulmev ve la hadma

113. Ve kezalike enzelnahü kur’anen arabiyyev ve sarrafna fıhi minel veıydi leallehüm yettekune ev yuhdisü lehüm zikra

114. Fe teallellahül melikül hakk ve la ta’cel bil kur’ani min kabli ey yukda ileyke vahyühu ve kur rabbi zidnı ılma

115. Ve lekad ahıdna ila ademe min kablü fe nesiye ve lem necid lehu azma

116. Ve iz kulna lil melaiketiscüdu li ademe fe secedu illa iblıs eba

117. Fe kulna ya ademü inne haza adüvvül kir ve li zevcike fe la yuhricenneküma minel cenneti fe teşka

118. İnne kir ella tecua fıha ve la ta’ra

119. Ve enneke la tazmeü fıha ve la tadha

120. Fe vesvese ileyhiş şeytanü kale ya ademü hel edüllüke ala şeceratil huldi ve mülkil la yebla

121. Fe ekela minha fe bedet lehüma sev’atühüma ve tafika yahsıfani aleyhima miv verakıl cenneti ve asa ademü rabbehu fe ğava

122. Sümmectebahü rabbühu fe tabe aleyhi ve heda

123. Kelehbita minha cemıam ba’duküm li ba’dın adüvv fe imma ye’tiyenneküm minnı hüden fe menittebea hüdaye fe la yedıllü ve la yeşka

124. Ve men a’rada an zikrı fe innel lehu meıyşeten dankev ve nahşüruhu yevmel kıyameti a’ma

125. Kale rabbi lime haşertenı a’ma ve kad küntü besıyra

126. Kale kezalike etetke ayatüna fe nesıteha ve kezalikel yevme tünsa

127. Ve kezalike neczı men esrafe ve lem yü’mim bi ayati rabbih ve le azabül ahırati eşeddü ve ebka

128. E fe lem yehdi lehüm kem ehleknü kablehüm minel kuruni yemşune fı mesakinihim inne fı zalike le ayatil li ülin nüha

129. Velev la kelimetün sebekat mir rabbike le kane lizamev ve ecelüm müsemma

130. Fasbir ala ma yekulune ve sebbıh bi hamdi rabbike kable tuluış şemsi ve kable ğurubiha ve min anail leyli fe sebbıh ve atrafen nehari lealleke terda

131. Ve la temüddenne aynelke ila ma metta’na bihı ezvacem minhüm zehratel hayatid dünya li neftinehüm fıh ve rizku rabbike hayrun ve kalım

132. Ve’mur ehleke bis salati vastabir aleyha la nes’elüke rizka nahnü nerzükuk vel akıbetü lit takva

133. Ve kalu lev la ye’tiyna bi ayetim mir rabbih e ve lem te’tihim beyyinetü ma fis suhufil ula

134. Ve lev enna ehleknahüm bi azabim min kablihı le kalu rabbena lev la erselte ileyna rasulen fe nettebia ayatike min kabli en nezille ve nahza

135. Kul küllüm müterabbisun fe terabbesu fe se ta’lemune men ashabüs sıratıs seviyyi ve menihteda

Taha Suresi Türkçe Anlamı

Rahmân ve Rahîm Tanrı’ın adıyla

1 – Tâ, Hâ,

2 – Ey Muhammed! Kur’ân’ı sana sıkıntıya düşesin diye indirmedik.

3 – Sadece Tanrı’tan korkan kimse için bir nasihat olarak (indirdik.)

4 – Yeri ve yüce gökleri yaratanın katından yavaş yavaş bir indirilişle (onu) indirdik.

5 – O Rahmân (kudret ve hakimiyyetiyle) Arş’a hakim oldu.

6 – Tüm göklerde olanlar, tüm yerdekiler, bu ikisinin içinde ve toprağın altıda bulunanlar O’nundur.

7 – Sen (Tanrı’a ettiğin yakarış ve zikirle) sesini yükseltirsen (bilki Tanrı bundan mustağnîdir.). Şu sebeple O şüphesiz gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

8 – Tanrı O’dur ki, kendisinden başka hiçbir ilâh yoktur. En güzel adlar O’nundur.

9 – (Habîbim!) Musa’nın (başından geçen yaşam) hikayesi sana geldi mi?

10 – Hani o bir ateş görmüştü de, ailesine: “Yerinizde durun, benim gözüme bir ateş ilişti, bir ihtimal size bir kor getiririm, ya da ateşin yanında bir yol gösterici bulurum” demişti.

11 – Ateşe vardığı vakit şu şekilde çağrıldı: “Ey Musa!

12 – “Ben şüphesiz senin Rabbinim. Derhal ayakkabılarını çıkar, bu sebeple sen mukaddes bir vadi olan Tuvâ’dasın.”

13 – “Ben seni seçtim, şimdi (sana) vahyolunacak şeyleri dinle.”

14 – Şüphesiz ben Tanrı’ım, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Onun için bana kulluk et ve beni anmak için namaz kıl.

15 – Şu sebeple kıyamet muhakkak gelecektir. Onun vaktini gizli saklı tutuyorum ki, hepimiz yaptığının karşılığını görsün.

16 – Sakın kıyamete inanmayıp, kendi heva ve hevesine uyan kimse seni, ona inanç etmekten alıkoymasın; sonrasında helak olursun.

17 – Ey Musa! Sağ elindeki nedir?

18 – Musa dedi: “O benim asâm (değneğim) dır, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkerim ve onda başka hacetlerim (faydalanacağım şeyler) de var”

19 – Tanrı: “Ey Musa! onu (yere) bırak”dedi.

20 – Musa da onu bıraktı, bir de ne görsün! o bir yılan olmuş koşuyor.

21 – Tanrı buyurdu ki: “Tut onu, korkma; biz onu gene eski durumuna çevireceğiz”

22 – “Bir de öteki bir mucize olmak suretiyle elini koynuna koy ki, kusursuz olarak bembeyaz çıksın.”

23 – “Bu tarz şeyleri sana en büyük mucizelerimizden (bir kısmını) gösterelim diye yaptık.”

24 – “Firavun’a git, bu sebeple o hakikaten azdı.”

25 – Musa dedi ki: “Ey Rabbim! Benim göğsüme genişlik ver,

26 – İşimi kolaylaştır,

27 – Dilimden düğümü çöz

28 – Ki, sözümü iyi anlasınlar.

29 – Bir de bana ailemden bir vezir ver.

30 – Kardeşim Harun’u (ver).

31 – Onunla arkamı kuvvetlendir.

32 – (Elçilik) işimde onu bana ortak et.

33 – Ki seni oldukça tesbih edelim.

34 – Seni oldukça analım.

35 – Kuşku yok ki sen bizi görüp duruyorsun.”

36 – Tanrı buyurdu: “Ey Musa! Dilediğin (şeyler) sana verildi.”

37 – “And olsun biz, sana öteki bir kez daha kayra etmiştik”

38 – Hani bir zaman esin edilmesi ihtiyaç duyulan (sadece esin ile bilinebilen) şu ilhamı annene verdik:

39 – “Onu (Musa’yı) tabut içine koy da denize bırak. Deniz de onu sahile atsın. Onu hem bana düşman, hem ona düşman olan biri alsın.” Bir de benim gözetimim altında yetiştirilmen için, üstüne katımdan bir sevgi bırakmıştım. (Ey Musa!)

40 – Hani kız kardeşin (Firavun’un sarayına) giderek: “Ona bakacak birini size buluvereyim mi? diyordu. Böylece seni yine annene verdik ki, gözü aydın olsun da kederlenmesin. Hem sen, bir adam öldürdün de seni gamdan kurtardık. Seni çeşitli musibetlerle sınav ettik. Bu sebeple senelerce Medyen halkı içinde kaldın. Sonrasında ey Musa! Belli bir çağa (peygamberlik görevini yüklenecek bir yaşa) geldin.

41 – Ben, seni kendime (peygamber) seçtim.

42 – Sen kardeşinle beraber mucizelerimle git. İkiniz de beni anmakta gevşeklik etmeyin.

43 – Firavun’a gidin, bu sebeple o hakikaten azdı.

44 – Varın da ona yumuşak söz açıklayın; olur ki, nasihat dinler, ya da korkar.

45 – (Musa ile Harun) “Rabbimiz! Onun bizlere fenalık yapmasından yada azgınlığını artırmasından korkarız” dediler.

46 – Tanrı buyurdu ki: “Korkmayın, zira ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.”

47 – Derhal gidin de Firavun’a deyin ki: “Biz Rabbinin (sana gönderilen) elçileriyiz. Artık İsrailoğulları’nı bizimle gönder, onlara azab etme; biz sana Rabbinden bir mucize ile geldik. Slm doğru yolda gidenleredir.”

48 – “Bizlere kati olarak vahyolundu ki, azab şüphesiz (gerçeği) inkâr edip ona sırt çevirenleredir.”

49 – Firavun: “Ey Musa! Sizin Rabbiniz kimdir?” dedi.

50 – Musa: “Bizim Rabbimiz her şeye şeklini veren, sonrasında da yolunu gösterendir.” dedi.

51 – Firavun : “Öyleyse geçmiş asırlar (daki insanoğlu)ın durumu nedir?” dedi.

52 – Musa dedi ki: “Onların bilgisi Rabbimin katında bir kitapta (yazılı)dır. Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz.”

53 – “Yeryüzünü sizin için bir yatak meydana getiren, oradan sizin için yollar açan ve gökten bir su indiren O’dur.” İşte biz o su ile türlü türlü bitkilerden çiftler çıkardık.

54 – Hem siz yiyin, hem de hayvanlarınızı otlatın. Akıl sahibleri için bunda nice ibretler vardır!

55 – Sizi yerden (topraktan) yarattık, gene (ölümünüzden sonrasında) ona döndüreceğiz. Hem de ondan sizi bir kere daha çıkaracağız.

56 – And olsun ki, biz, Firavun’a mucizelerimizin hepsini gösterdik. Bu şekilde iken o gene onları yalan sayıp kabulden çekindi.

57 – (Firavun Musa’ya şu şekilde) dedi: “Ey Musa! Sen sihrinle bizi yerimizden çıkarmak için mi geldin bizlere?”

58 – “O halde ikimiz de senin sihrin benzer biçimde bir sihirle sana geleceğiz (karşına çıkacağız); şimdi bizimle senin aranda bir zaman ve bir buluşma yeri belirleme et ki; ne senin, ne bizim caymayacağımız uygun bir yer olsun.”

59 – Musa: “Sizinle buluşma zamanı, süs (bayramı) günü ve insanların toplanacağı kuşluk vaktidir.” dedi.

60 – Bunun üstüne Firavun döndü gitti ve tüm hile vasıtalarını topladıktan sonrasında geldi.

61 – Musa onlara dedi ki: “Yazıklar olsun size! Tanrı’a yalan uydur mayın. Sonrasında bir azab ile kökünüzü keser. Hakkaten (Tanrı’a) karacılık eden hüsrana uğramıştır.”

62 – Sihirbazlar aralarında işlerini tartıştılar ve konuşmalarını gizli saklı tuttular

63 – (Sihirbazlar hemen sonra Musa ve Harun’u göstererek şu şekilde) dediler: “Bu ikisi muhakkak sihirbazdır; büyüleriyle sizi yurdunuzdan çıkarmak ve de örnek dininizi yok etmek istiyorlar.”

64 – “Onun için tüm tuzaklarınızı bir araya getirin, sonrasında hep bir sıra halinde gelin. Bugün üstün gelen muhakkak zafer kazanmıştır.”

65 – Sihirbazlar: “Ey Musa! Ya sen at, yahud ilk atan biz olalım” dediler.

66 – Musa dedi ki: “Hayır, siz atın.” Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, yaptıkları sihirden dolayı kendisine sanki yürüyorlarmış benzer biçimde geldi.

67 – Bu yüzden Musa içinde bir korku hissetti.

68 – Biz dedik ki: “Korkma, bu sebeple sen muhakkak üstünsün (galib geleceksin) “

69 – “Sağ elindekini atıver, o, onların yaptıklarını yutar. Şu sebeple onların yaptıkları sadece bir büyücü tuzağıdır. Büyücü ise, her nerede olursa olsun başarıya ulaşamaz.”

70 – Sonunda tüm sihirbazlar secdeye kapandılar, “Musa ile Harun’un Rabbine inanç ettik” dediler.

71 – Firavun: “Ben size izin vermeden mi ona inanç ettiniz? O, muhakkak size sihir öğreten büyüğünüzdür. And olsun ki, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve muhakkak sizi hurma dallarına asacağım. Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli bulunduğunu bileceksiniz” dedi.

72 – (İman eden sihirbazlar şu şekilde) dediler: “Bizlere gelen bu açık mucizeler ve bizi yaratana karşı, asla seni tercih edemeyiz. Ne yargı vereceksen ver. Sen, sadece bu dünya hayatına hükmedebilirsin.”

73 – “Doğrusu biz hem günahlarımıza, hem bizi zorladığın sihre karşı, bizi bağışlasın diye, Rabbimize inanç ettik. Tanrı (sevabça senden) daha hayırlı ve (azab verme bakımından da) daha devamlıdır.”

74 – Her kim Rabbine suçlu olarak varırsa, şüphesiz ki ona cehennem vardır. Orada ne ölür, ne de dirilir.

75 – Kim de ona bir mümin olarak salih ameller işlemiş olmasına rağmen varırsa, işte onlara en yüksek dereceler vardır.

76 – Adn cennetleri vardır ki, altlarından ırmaklar akar, onlar, orada ebedî olarak kalacaklardır. Ve işte bu, (sövgü ve isyandan) arınanların mükafatıdır. Meâl-i Şerifi

77 – Hakkaten Musa’ya şu şekilde vahyettik: “Kullarımla geceleyin yürü (Mısır’dan çık) de (asânı vurarak) onlara denizde kuru bir yol aç; (artık firavun tarafınca) yetişilmekten korkmazsın ve (boğulmaktan) kaygı de etmezsin.”

78 – Firavun ordularıyla derhal onları takip etti, denizden kendilerini sarıveren (korkulu boğulma) sarıverdi

79 – Böylece Firavun kavmini yanlış yola sürükledi ve doğru yola götürmedi.

80 – Ey İsrailoğulları! Sizleri düşmanınızdan kurtardık ve Tûr dağının sağ yanında size söz verdik, üzerinize de kudret helvası ve bıldırcın indirdik.

81 – Size verdiğimiz rızıkların en temizlerinden yiyin ve bunda taşkınlık etmeyin, sonrasında üzerinize gazabım iner. Kimin üstüne de gazabım inerse, muhakkak o mahvolur.

82 – Bununla birlikte, kuşku yok ki ben, tevbe eden, inanç edip salih amel işleyen, sonrasında da hak yolda sebat gösteren kimse için oldukça bağışlayıcıyım.

83 – “Ey Musa! Seni kavminden (ayırıp) daha acele (gelmeye) sevkeden nedir?” (dedik.)

84 – Musa: “Onlar benim izimdeler (arkamdan beni takip edip geliyorlar). Ben sana acil ettim (geldim) ki, hoşnud olasın” dedi.

85 – Tanrı: “Doğrusu biz senden sonrasında kavmini sınav ettik. Sâmirî onları saptırdı” dedi.

86 – Derhal Musa öfkeli ve mutsuz olarak kavmine döndü (onlara şu şekilde) dedi: “Ey kavmim! Rabbiniz size güzel bir vaad ile söz vermedi mi? Size bu süre mi oldukça uzun geldi, yoksa Rabbinizden size bir gazab inmesini arzu ettiniz de mi, bana olan vaadinizden caydınız?”

87 – Onlar dediler ki: “Biz sana verdiğimiz sözden, kendiliğimizden caymadık. Fakat biz o (Kıbtî) kavminin süs eşyasından bir ekip ağırlıklar yüklenmiştik. Onları (ateşe) attık. Sâmirî de (kendi mücevheratını) böylece atmıştı.”

88 – Nihayet Sâmirî onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Bunun üstüne Sâmirî ve adamları: “İşte sizin de, Musa’nın da ilâhı budur, fakat o unuttu” dediler.

89 – Onlar görmüyorlar mıydı ki, o buzağı, kendilerine hiçbir sözle karşılık veremiyor; onlara ne bir zarar, ne de bir yarar vermeye haiz bulunamıyordu.

90 – And olsun ki Harun daha ilkin onlara: “Ey kavmim! Siz bununla (buzağı ile) imtihana çekildiniz. Sizin gerçek Rabbiniz Rahmân’dır. Gelin bana uyun ve emrime itaat edin” demişti.

91 – Onlar (yanıt olarak şu şekilde) demişlerdi: “Musa bizlere dönerek gelinceye kadar, biz ona tapmaya normal olarak devam edeceğiz.”

92 – (Musa ulaşınca kardeşine şu şekilde) dedi: “Ey Harun! bunların sapıklığa düştüğünü gördüğün zaman, seni engellemiş olan ne oldu?”

93 – “(Niçin) benim yolumu takip etmedin, benim emrime karşı mı geldin?”

94 – Harun: “Ey anamın oğlu! Sakalımı ve başımı (saçımı) tutma. Ben senin ‘İsrailoğulları içinde ayrılık çıkardın, sözüme bakmadın’ diyeceğinden korktum.” dedi.

95 – (Hz. Musa bu kez Sâmirî’ye dönerek) “Ey Sâmirî! Senin bu yaptığın nedir?” dedi.

96 – Sâmirî: “Onların görmedikleri bir şey gördüm: (Sana gelen) ilâhî elçinin (Cebrail’in) izinden bir avuç (toprak) aldım ve onu (erimiş mücevheratın içine) attım. Bunu, bana böylece nefsim hoş gösterdi” dedi.

97 – (Musa ona şu şekilde) dedi: “Haydi çekil git. Artık senin için yaşam süresince, ‘benimle temas yok’ diye söylemen var (bir yırtıcı benzer biçimde yapayalnız yaşamağa mahkum olacaksın). Hem senin için asla kaçamayacağın bir ceza daha vardır. Bir de yakarma edip durduğun ilâhına bak; normal olarak biz onu yakacağız, sonrasında da kül edip muhakkak onu denize savuracağız.”

98 – Sizin ilâhınız, sadece kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Tanrı’dır. Onun bilimsel her şeyi kuşatmıştır.

99 – (Ey Muhammed!) Sana geçmişin haberlerinden bir kısmını böylece anlatıyoruz. Kuşku yok ki, sana katımızdan bir zikir (düşünüp kendisinden öğrenek alınacak bir kitab) verdik.

100 – Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz o, kıyamet günü bir günah yüklenecektir.

101 – Sürekli o azabın altında kalacaklar. Kıyamet günü onlar için, bu ne kötü bir yüktür!

102 – Sûr’a üfürüleceği gün ki biz suçluları o gün, (gözleri korkudan) göğermiş olarak mahşerde toplayacağız.

103 – “Siz dünyada yalnız on(gün) kaldınız” diye kendi aralarında gizli saklı gizli saklı konuşurlar.

104 – Aralarında ne konuşacaklarını biz oldukça iyi biliriz. Görüşü en üstün olan: “Sadece bigün kaldınız” diyecektir.

105 – (Ey Muhammed!) Sana dağlar(ın kıyametteki durumunu) merak ederler, de ki: “Rabbim onları ufalayıp savuracak.”

106 – “Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak.”

107 – “Orada ne bir çukur, ne de bir tümsek göreceksin.”

108 – O gün, hiçbir tarafa sapmadan o davetçiye (Sûr’a üfleyenin çağrısına) uyarlar. Öyleki, Rahmân’ın heybetinden sesler kısılmıştır. Artık bir fısıltıdan başka hiçbir şey işitemezsin.

109 – O gün, Rahmân’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnud olduğu kimselerden başkasının şefaatı yarar vermez.

110 – Tanrı, onların geleceklerini de, geçmişlerini de bilir. Onlar ise O’nu ilmen kavrayamazlar.

111 – Tüm yüzler, diri ve tüm yarattıklarını gözetip duran Tanrı’a baş eğmiştir. Bir zulüm yüklenen hakikaten hüsrana uğramıştır.

112 – Her kim de mümin olarak salih amelleri işlerse, artık o, ne bir haksızlıktan ve ne de çiğnenmekden korkar.

113 – İşte böylece biz onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik. Onda tehditlerden nice türlüsünü yine yine açıkladık ki bir ihtimal sakınırlar, ya da onlara bir öğrenek ve uyanış verir.

114 – Hükmü her yerde geçerli gerçek hükümdar olan Tanrı yücedir. (Ey Muhammed!) Kur’ân sana vahyedilirken, vahiy bitmeden ilkin (unutma korkusu ile) Kur’ân’ı okumada acil etme; “Rabbim! benim ilmimi artır” de.

115 – Doğrusu bundan ilkin Âdem’e (bu ağaçtan yeme diye) emrettik, fakat unuttu ve biz onda bir azim (bir kararlılık) bulmadık.

116 – Bir zaman meleklere: “Âdem(e saygı) için secde edin” demiştik; İblis’ten başka hepsi secde etmiş, o çekinmişti.

117 – Ikimiz de (Âdem’e) şu şekilde demiştik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonrasında bedbaht olursun (sorun çeker, perişan olursun).”

118 – “Doğrusu senin acıkmaman ve çıplak kalmaman (sadece) cennettedir. “

119 – Ve sen orada ne susarsın, ne de güneşin sıcağında kalırsın”

120 – Nihayet şeytan ona vesvese verdi. Şu şekilde dedi: “Ey Âdem! Sana sonsuzluk ağacını ve çökmesi olmayan bir saltanatı göstereyim mi?”

121 – Bunun üstüne ikisi de o ağaçtan yediler. Derhal ayıp bölgeleri kendilerine açılıp görünüverdi. Ve üstlerine aden yaprağından örtüp yamamaya başladılar. Âdem Rabbinin emrinden çıktı da şaşırdı.

122 – Sonrasında Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.

123 – Tanrı (onlara) şu şekilde dedi: “Birbirinize düşman olmak suretiyle hepiniz oradan (cennetten) inin. Artık benden size bir hidayet (kitab) geldiği vakit, kim benim hidayetime uyarsa işte o, sapıklığa düşmez ve (ahirette) zahmet çekmez.

124 – Her kim de benim zikrimden (Kur’ân’dan) yüz çevirirse, (bilsin ki) ona dar bir geçim vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz.

125 – (O vakit Kur’ândan yüz çeviren kimse) “Rabbim! beni niçin kör olarak haşrettin, oysa ben gören bir kimseydim” der.

126 – Tanrı: “Böyledir, sana âyetlerimiz gelmişti de onları sen unutmuştun, bugün de öylece unutulursun” der.

127 – İşte haddi aşanları, Rabbinin âyetlerine inanmayanları biz bu şekilde cezalandırırız. Ve muhakkak ki ahiret azabı (dünya azabından) daha şiddetli ve daha devamlıdır.

128 – Onları, yerlerinde gezip durdukları şu kendilerinden ilkin yok ettiğimiz bunca nesiller(in o korkulu akibeti) doğru yola sevk etmedi mi? Doğrusu bunda öğrenek alacak aklı olanlar için nice deliller vardır.

129 – Eğer Rabbinin verdiği bir yargı ve belirleme etmiş olduğu bir süre olmasaydı, derhal azaba uğrarlardı.

130 – O halde, dediklerine sabret; güneşin doğmasından ilkin ve batmasından ilkin Rabbini hamd ile tesbih et. Gecenin bir kısım vakitlerinde ve gündüzün çevresinde da tesbih et ki hoşnudluğa eresin.

131 – Kâfirlerden bir kısmına, onları sınamak için dünya yaşamının zineti olarak verdiğimiz ve onunla kendilerini geçindirdiğimiz şeye (mal ve saltanata) sakın rağbetle bakma. Rabbinin (ahiretteki) rızkı daha hayırlı ve daha devamlıdır.

132 – (Ey Muhammed!) Ehline namaz kılmalarını emret, kendin de ona sabırla devam et. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. Güzel akibet takva sahiplerinindir.

133 – (İnkâr edenler): “Rabbinden bizlere bir mucize getirse ya” dediler. Onlara önceki kitablarda olan apaçık deliller gelmedi mi?

134 – Eğer biz, onları bundan (peygamber yada Kur’ân’dan) ilkin bir azab ile yok etseydik, muhakkak “Ey Rabbimiz! bizlere bir peygamber gönderseydin de, alçak ve rezil olmadan ilkin âyetlerine uysaydık, olmaz mıydı?” diyeceklerdi.

135 – De ki: “Çoğumuz beklemekteyiz, siz de bekleyedurun. Şüphesiz düz yolun sahiplerinin kimler bulunduğunu ve kimlerin doğru yolda bulunduğunu yakında bileceksiniz.

Taha Suresi Mevzusu

Taha Suresi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v) maneviyatını yükselten ve Tanrı’ın kudretine dikat çeken ifadeler ile adım atmıştır. Daha onra ise Hz. Mûsâ’nın Firavun’la mücadelesinden bahsedilmiştir. Cenâb-ı Hakk’ın İsrâiloğulları’na lutfettiği nimetlere ve onların hatalı tutumlarına detaylı bir halde yer verilmektedir. Hz. Ademin yaratılışı ve şeytanın onu kandırıp cennetten çıkmalarına niçin olunuşuna da değinilmektedir. İnkar edenleri karşı karşıya kalacağı sonuçlar hatırlatılmıştır. Ebedî mutluluğun Tanrı’a saygıda kusur etmekten sakınanların olacağı açıkça vurgulanmıştır.