İngiltere’nin Manchester şehrinde yaşayan Josh Kerr, Antalya’da ‘her şey dahil’ 5 yıldızlı bir otele taşındı.

Ve Manchester’daki dairesine kira ve faturalar için aylık toplam 950 sterlin ödediğini, Antalya’da ‘her şey dahil’ beş yıldızlı otelde 1 ay süresince 944 sterline (36 bin TL) kalmanın daha hesaplı olduğuna dair bir video paylaştı.

24 yaşındaki Kerr, ödediği paraya tayyare bileti, otelde kahvaltı, öğle-akşam yiyecekleri, içecekler ve atıştırmalıkların dahil bulunduğunu belirtip “İngiltere’de biz ne yapıyoruz?” diye sordu.

Doğal bir sterlini, 39 TL ile çarpınca yaşam Kerr’e güzel.

Peki, Kerr, yazın otel konaklama tutarı iki katına çıkınca ne meydana getirecek?

Konaklama bedeli ne kadar artarsa artsın işyeri Kerr’e uzaktan çalışmasına izin verdiği için Antalya’da otelde kalması daha hesaplı!

Kerr’i birazcık araştırdım. Tik- Tok’ta 48 bin 400 takip edeni var. Videolarının averaj seyirci sayısı 10-20 bin arası. Türkiye ile ilgili son çekmiş olduğu video ise 1 milyon 200 bin şahıs izlemiş.

Kim bilir İngilizler de Kerr’in “Türkiye daha hesaplı, İngiltere’de biz ne yapıyoruz?” sorusuna kafa yoruyorlardır.

Aslen bu hesabı seneler ilkin yapmış olup İngiltere’deki emekli maaşıyla Türkiye’de yaşayan birçok İngiliz var.

Geçenlerde İngiltere’ye göçen bir Türk hekim, maaşlarının artırılması için meydana getirilen gösterilere katılmıştı. Almış olduğu maaşın Türkiye ile aynı ya da birazcık fazla olduğu yönünde yorumlar yapılıyordu.

O hekim, Londra’daki kira, satmaca, beslenme giderlerini de hesaplarken, Antalya’da beş yıldızlı otelde yaşayan Kerr’in videosuna denk geldiyse bir ihtimal o da “İngiltere’de işim ne?” diye sorgulama sürecine girmiş olabilir.

Yurt dışı mı Türkiye mi daha avantajlı hesaplarında genelleme yapmak doğru olmaz.

Vaka bireylerde bitiyor. Donanımlı, parlak zeka, hesabını kitabını iyi meydana getiren bir insan her yerde rahat yaşar!

***


GECEKONDU YAPAN YİNE KAZANDI

İBB Meclisi’nin son toplantısında Sarıyer’in Kocataş, Poligon, Çayırbaşı, Rumelihisarüstü, Sarıdağ, Kazımkarabekirpaşa, Reşitpaşa, Cumhuriyet, Emirgan, Çamlıtepe mahallerindeki 50 senelik iyelik problemi karara bağlandı.

Böylece 5 milyon metrekarelik alanda yaşayan ortalama 200 bin kişiye tapularının verilmesi onaylandı.

Haberlerde Sarıyer’in tapu problemi çözüldü deniyor! Tapu problemi denilen gömü arazilerin işgali aslına bakarsak!

Belediyenin, kamunun arazisine gecekondu, kaçak konut vs. yapanlar gene kazanmıştır!

Şimdi Sarıyer’in en güzel mevkilerinde kaçak konutu olanlardan bazıları kentsel dönüşümle lüks konutlara kavuşacaklar.

Peki, bu onay ne uğruna verildi?

İstanbul’da seçimi kazanmak için, oy uğruna verildi.

Normal olarak Türkiye’de uzun senelerdir kamu arazilerine ya da imarsız arsalara konut yapanlar her dönem gene oy uğruna ödüllendirildi!

Kaçak konut ya da gecekondu yapmayan, ev almak için senelerce para biriktiren ya da ev kirasını zor denkleştiren birçok insan gene yitirdi!

Dürüst yurttaş, artık devletin arazisine çökenlerin yeni evlerine kiracı olurlar!

Türkiye’de dürüst yurttaş devamlı kaybediyor!

***


LİSELİ KATİL YETİŞTİREN AİLELER YARGILANMALI

Ankara-Sincan’da 17 yaşındaki Nurullah D. ve Hüseyin Ünal içinde sınıfta münakaşa çıktı. Ertesi gün çağrıldığı parka giden Ünal, Nurullah D. tarafınca bıçaklandı ve yaşamını yitirdi.

Nurullah D. ise tutuklandı.

Doğuştan görme engelli, işyar emeklisi İlhami Ünal, 5 çocuğundan en küçüğü olan Hüseyin’in müzikle uğraştığını, üniversiteye gitmeyi oldukca istediğini söylemiş oldu ve ekledi:

“Yaşam doluydu, hiç kimseye ziyanı yoktu, husumeti yoktu.

Görmüyorum, çocuğum hayata merhaba dedi görmedim, fakat sesiyle avunuyordum. Şimdi sesi de yok cismi de yok; hiçbir şey yok. Peki, benim çocuğumun suçu ne?” Tipik ölümlü biten bir liseli kavgası deyip geçmeyin! Daha kaç çocuk ölecek bu şekilde?

Görme engelli bir babanın vatana millete hayırlı olsun diye yetiştirdiği evladı bir asla uğruna, akran zorbalığı yüzünden yaşamını yitirdi.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD), PISA 2018 programı kapsamında hazırladığı rapora bakılırsa Türkiye’de öğrencilerin yüzde 24’ü her ay birkaç kez zorbalığa maruz bırakılıyor.

Ulusal Eğitim Bakanlığı’na bağlı 20 milyon civarında talebe var ve ortalama 7 milyon öğrencinin akran zorbalığına uğramış olduğu tahmin ediliyor.

Akran zorbalığı kimi zaman yukarıdaki haberdeki benzer biçimde ölümlere niçin oluyor.

Nurullah D. muhtemelen azca yatıp çıkacak. Öldürmüş olduğu Ünal’ın babası da sesiyle avunmuş olduğu oğlunun acısıyla yaşayacak.

Peki, bu adil mi?

Araştırmalar negatif ebeveyn-çocuk ilişkilerinin akran zorbalığına zemin hazırladığını gösteriyor.

Kısaca gençlerin katil olmasında ailelerin de görevi var.

ABD’de bugünlerde 2021’de Michigan eyaletindeki Oxford Lisesi’ne silahla saldırarak dört öğrenciyi öldüren 17 yaşındaki (vaka esnasında 15) Ethan Crumbley’in ailesine oluşturulan dava konuşuluyor.

ABD yargısı, ilk kez bir ebeveyni çocuğunun yapmış olduğu silahlı kitlesel saldırıdan görevli tuttu.

Anne Jennifer Crumbley oğlunun ruhsal durumunu dikkate almamaktan, sertlik eğilimlerini beslemekten suçlu bulunmuş oldu.

Baba James Crumbley de aynı suçtan yargılanıyor.

Bu mevzuya geçtiğimiz hafta değinmiştim.

ABD’de alınan karar, suçun şahsiliği ilkesine aykırı.

Fakat bir çocuğun, gencin katil ya da suçlu olmasında ailenin görevi oldukca fazla.

Bu argümana terör eylemlerine karışan, canlı bomba olan evlatları, gençleri de katabiliriz!

Nurullah D., anne ve babasının hapse gireceğini bilse Hüseyin’i bıçaklar mıydı?

Aynı şekilde terör eylemlerine karışan çocuk ve gençler, ebeveynlerinin ceza alacaklarını bilseler fiil yaparlar mıydı?

Evlatlarının suçlu olmasına yol açan aileler yargılanırsa Türkiye’de sertlik vakaları azalabilir.

Vatana ve topluma hayırlı evlat yetiştirenlerle, liseli katil, canlı bomba yetiştiren anne babalar içinde bir fark olmalı!

***


Altyazı

‘Hiddet bir yüktür ve yaşam kızgın geçirilemeyecek kadar kısadır.’ (American History X)